Halis Toprak'ı izlerken, "dehşet", "nefret" ve de "acıma" duygusu arasında gidip geliyorum.
Çocuklarının, "akli melekeleri yerinde değil" diye dava açmalarını onaylamadım. Bir insanın yaşının ilerlemesinden yola çıkarak, ona, hukuken, "bunak" damgasını yapıştırmaya çalışmak çok ayıp; evlâda yakışmaz. (İşte bu yüzden Toprak'a acıdım.)
Öte yandan, Toprak, Hüseyin Üzmez'in yolunda; sürekli konuşuyor, kendini savunuyor ama daha da batıyor. Ayşe Arman'a "25'lik erkek gibiyim; eskisinden % 100 daha iyiyim; ölçtürmedim ama testosteron hormonlarım galiba fazla; bu ülkede benim gibi ya 5 erkek vardır, ya da yoktur" demiş. (Kendini bilmez hali karşısında dehşete kapıldım ve nefret duydum.)
Kendini bilmek, davranışlarının farkında olmak, eline, diline, beline sahip olmaktır. Kendini bilmek, nefsini terbiye etmek, duygularını denetlemek, haddini bilmektir.
Bence Halis Toprak kendini de bilmiyor; haddini de aşıyor.
***
Kendini bilmek bilgeliktir: O ki bilmiyor, ama biliyor bilmediğini, onu eğitin. / O ki biliyor, ama bilmiyor bildiğini, uykudadır onu uyandırın. / O ki bilmiyor, ama bilmiyor bilmediğini, cahildir ondan uzak durun. / O ki biliyor, ama biliyor bildiğini, bilge kişidir, onu izleyin.