Cumhurbaşkanı tarafsız olmalı. Bunu sağlamak için, Anayasa Mahkemesi Başkanı Ahmet Necdet Sezer seçilmişti ama günlüklerde nasıl da taraf tuttuğu apaçık meydanda. Hakkını yemeyelim, darbeye destek verdiği söylenemez. Hatta İlhan Selçuk ve Balbay'ı uyarmış. "O güvendiğiniz yerlere de güvenmeyin" diye. Demek, bu iki gazetecinin, askerle işbirliği yaptığının farkındaydı. Ona rağmen, hiçbir basın mensubuyla görüşmezken, nedense onları tercih ediyor. Sezer'in, Ergenekon tutuklusu Tuncay Özkan'a ait Kanaltürk'ün kuruluş yıldönümüne gittiğini de hatırlıyoruz. İyi niyetle düşünürsek, "Askeri kışkırtmalarını önlemek üzere, onlarla yakın temastaydı" diyebiliriz belki. Fakat Balbay'ın notlarında AK Parti'ye duyduğu derin husumetin izlerine rastlamak mümkün. Bu durumda, "gevşek işbirliği" ihtimali de mevcut. Bir başka ifadeyle, "ne darbecilerin yanında, ne de karşısında." Meselâ, 19 Aralık 2003 tarihli görüşmede, İlhan Selçuk ve Mustafa Balbay'a diyor ki: "Asker huzursuz... Tümü huzursuz. Hep söylüyorum, bunları halk görmeli. Bunlar yıpranmadan yapılacak şey, istenen sonucu vermez."
Bu cümle bana, Kenan Evren'in bir sözünü hatırlattı: "Olgunlaşsın diye çok sabrettik."
Sezer, "Bunların yıpranmasını bekleyelim, ancak o zaman, müdahale sonuç verir" diye sabır mı tavsiye ediyor, yoksa darbecileri oyalamak için mi böyle konuşuyor?
"Tarafsız" cumhurbaşkanı, Anayasa Mahkemesi'ne atayacağı kişileri seçerken de, kendisinden sonra gelecek cumhurbaşkanının yetkisini gasp etmek niyetinde: "Anayasa Mahkemesi'ne, benden sonrakinin görev süresi boyunca, görev yapacak iki isim arıyorum. Şöyle genç olsun, biraz uzun görev yapsın istiyorum. Bütün derdim o."
Ahmet Necdet Sezer'in halefinin seçilmesini beklemeden, alelacele, Yargıtay Başsavcılığı'na Abdurrahman Yalçınkaya'yı atadığını da hatırlatalım. Bazı tayinler dolayısıyla, Abdullah Gül'ü eleştirenlere duyurulur.
Bence Ahmet Necdet Sezer de, Ergenekon savcısına, tanık sıfatıyla bildiklerini anlatmalı.