Geçen hafta Sabah gazetesinde bir haber yer aldı. Bu habere göre bir camiye veda hutbesi asılmış, bir vatandaş ise veda hutbesindeki bir kelimeden dolayı şikâyetini dile getirmiş. Bu konuyla ilgili benim de görüşüm soruldu. Verdiğim cevap gazete haberine maalesef tam yansıtılmamış, bu nedenle de yanlış anlamalara yol açacak bir surete bürünmüştür. Elbette bu husus uzunca konuşulmaya, yazılmaya değecek kadar önemlidir. İleride bu konuyu genişçe ele alacağım ancak, veda hutbesiyle ilgili şimdilik şu kısa tespitlerimi iletmek istiyorum.
1) Veda hutbesinde Hz. Peygamber (s.a.v.) puta tapıcılıktan, kan davalarına, faizcilikten, din kardeşliğine kadar önemli hususları özlü cümlelerle kayıt altına almıştır.
2) Veda hutbesi çok değişik kaynaklarda yer almıştır. Bu kaynakların tümünü tarayıp ortak bir metin oluşturulabilir veya bunlar arasında bir metin esas kabul edilebilir.
3) Son haccında Hz. Peygamber (s.a.v.) Mina, Müzdelife ve Arafat'ta farklı yerlerde birkaç kez uzunca konuşmuşlardır. Bütün bu hitabeler beraberce değerlendirilmelidir.
4) İslami hiçbir nass'da kadına şiddet kabul edilmez ve onaylanmaz. Kadının başkasına yatağını çiğnetmesi (zinadan kinaye olabilir) veya azgınlık veya zinaya meyil sayılan nüşüz halinde ise, hadiseye yönelik özel bir tasarruf nihai yol olarak ifade edilmiştir. Bu ise üzerinde konuşulması gereken, istismar edilebilecek noktaların izale edilmesi gereken bir noktadır. Sözün hangi şartlar gözetilerek söylendiği önemlidir. Kuran-ı Kerim'in ve Hz. Peygamber'in kullandığı her sözün arkasındayım. O söz ne olursa olsun, benim için değişmez.
5) Haberde, veda hutbesini camiye asmaya sıcak bakmadığım söylenmiş. İfadenin doğrusu şu şekildedir. "Camilere asılacak herhangi dini nass (Kuran-ı Kerim'in hangi ayetinin veya hangi hadisin asılacağı) cami derneklerinin değil Müftülüklerin vereceği bir karardır. Müftülüğe danışılmadan bu tür karar alınmamalıdır. Yetkili makam taşrada müftülüktür. Dediğim budur. Yoksa veda hutbesi elbette camiye asılabilir. Bundan daha doğal ne olabilir ki...
6) Hz. Peygamber (s.a.v.) sahih hadislerinde ne buyurmuşsa aynen, hiçbir tereddüde mahal bırakmadan kabul etmek boynumuza bir borçtur. İleride bu hususları daha detaylı konuşmak üzere şimdilik bununla yetinelim.