Siyasette, hele seçim dönemlerinde her türlü yalana, hileye ve sahtekârlığa başvurulabiliyor. 1986 ara seçimlerine ait bir hatıramı nakledeyim de bu sahtekârlığın hangi boyutlara ulaşabildiği anlaşılsın. O sırada ANAP Gaziantep milletvekili adayıyım ve kazanacağıma muhakkak nazarıyla bakılıyor. Oylamadan bir gün önce propaganda yasağı başladıktan sonra partili arkadaşlarla yemekteyiz. Bir haber aldık; meğer DYP'liler 50 merkez köye ekipler gönderip, 'Hasan Celâl Bey'e akşam Maarif'in önünde bir araba çarptı ve öldü. Artık oyunuz boşa gitmesin, DYP adayına verin' demişler. Biz de hemen telefonların başına geçip benim ölmediğimi bildirdik ve bu siyasî komploya son anda manî olduk.
Başbakan Erdoğan'ın hasta olduğunu kulislerde fısıldayanlar da aynı sahtekârlığın peşindeler. Merhum Menderes ve merhum Özal'dan sonra milletin sevgilisi olan Başbakan Erdoğan, sapasağlam ve inşaallah en az 2023'e kadar hizmetlerine devam edecek.
***
Cihan Haber Ajansı, 12 Şubat 2014 günü bir haber yayınlayarak
BDP Başkanı
Selahattin Demirtaş'ın
'Seçimden sonra özerklik ilân edeceğiz' dediğini bildirdi. Aynı
Demirtaş, 14 Şubat günü
AA'ya verdiği beyanatta,
'Seçimden sonra özerlik isteyecekler demek iyi niyetli değil' dedi ve ilk beyanının çarptırıldığını ileri sürdü. Aslında,
Demirtaş ve
BDP /PKK'lı sözcüler son dönemde her fırsatta
'özerklik' konusunu gündeme getiriyorlar.
Bu olayda iki türlü seçim hilesi yapıldığı görülüyor:
Birincisi,
BDP'nin özerklik vaadiyle
Güneydoğu'daki seçmeni kandırmaya çalışması. Aslında
BDP, böyle bir özerkliğin olamayacağını çok iyi biliyor ama bir taraftan da bu seçim hilesinden vazgeçemiyor.
İkincisi,
'Güneydoğu'da özerklik' ilânı, özellikle
AK Parti'ye dönük bir seçim hilesi ve açıkça bir sahtekârlıktır.
Hükûmet ve
Başbakan Erdoğan hakkında olmadık iftiraları atanlar, siyasî iktidarı yolsuzluk ve otoriterlikle suçlayanlar, bu kara propaganda tesirsiz kalınca, şimdi de
AK Parti'nin seçimden sonra
Güneydoğu'da özerklik uygulamasına izin vereceğini söylüyorlar. Bu iddia,
CHP ve
MHP'nin son dönemde istismar ettiği bir iddiadır ve tamamıyla
'yalan'dır...
Başbakan Erdoğan ve
AK Parti Hükûmeti, ırkçı-bölücülerin bütün ısrarlarına rağmen bu konuda en ufak bir tâviz vermemiştir.
***
Başbakan Erdoğan, yıllardır yaptığı hemen her konuşmasında
'Tek Milet, Tek Vatan, Tek Bayrak, Tek Devlet' diye haykırıp duruyor.
Türkiye'nin
üniter (tekçi) ve
millî bir devlet olduğunu ısrarla tekrarlıyor. Hiç böyle millî bir lider, vatanın, milletin ve devletin parçalanmasına göz yumabilir mi?
Başbakan Erdoğan, birlik ve bütünlük konusunda bugüne kadar hiç tâviz verdi mi?...
Erdoğan gibi millî bir devlet adamı ve tecrübeli bir siyaset sihirbazı,
'özerklik' vermeye kalkan herhangi bir siyasî iktidarın, bir gün bile iktidarda kalamayacağını bilmez mi?...
Türkiye'nin birlik ve bütünlüğü konusunda çok hassas olan halkımızı
'seçimden sonra özerklik' yalanıyla kandırmaya çalışanlar, 30 Mart'ta bu milletin zannettikleri kadar saf olmadığını göreceklerdir.
***
Teröristbaşı
Öcalan ile görüşen
BDP Grup Başkan Vekili
Pervin Buldan, aynen şöyle söylemiş:
"Sayın Öcalan'ın şu uyarısını buradan paylaşmak istiyoruz: 'Bugüne kadar 50 bin kişi öldü. Bir 500 bin kişi daha mı ölsün' demiştir". Bu tehditkâr sözler, teröristbaşının hâlâ kana doymadığını gösteriyor. Ayrıca, 500 bin palavrasının, yanlışlıkla bir sıfırın eklenmesinden mi, bebek katilinin bunamasından mı, yoksa
Buldan'ın bilinçaltı isteğinden mi doğduğu anlaşılmıyor. Bizim bildiğimiz gerçek durum, bebek katili ne kadar yırtınsa da, muhtemel birkaç kalleşçe saldırı haricinde artık kendisinin ve terör örgütlerinin pilinin bittiğidir.
30 Mart Seçimlerinde, sahtekârlıklar değil, terör sorununu çözme noktasına getirenler ve millete hizmet edenler muvaffak olacaklardır.