Sevgili okuyucularım, Ramazan Bayramınız mübarek olsun. Hepinizin sıhhat ve âfiyet içinde güzel bir bayram geçirmenizi diliyorum.
Bu mübarek bayram sabahları, millet olarak birlik ve beraberliğimizi en yoğun şekilde hissettiğimiz zamanlardır. Yahya Kemal, 'Süleymaniye'de Bayram Sabahı' isimli emsalsiz eserinde bu hakikati ne güzel terennüm eder:
'Ulu mâbedde karıştım vatanın birliğine'
***
Bu sabah Ramazan Bayramı namazını,
İstanbul'da
Süleymaniye'de mi,
Eyüp Sultan'da mı kıldınız; yoksa bizler gibi
Ankara'da
Kocatepe'de ya da
Hacı Bayram'da mı; veyahut da mübarek vatanımızın herhangi bir mütevazı camiinde, mescidinde mi, bilmiyorum. Lâkin nerede idiyseniz, eminim ki
Allah,
Peygamber, vatan, millet sevgisini iliklerinize kadar hissetmiş; 75 milyon insanımız gibi
'vatanın birliğine' karışmışsınızdır.
Yüce Allah'ı
'yâr' bilmiş;
Hacı Bayrâm-ı Velî gibi ona hamd-u senâlarda bulunmuşsunuzdur:
'Hamd-u senâlar, hamd-u senâlar
Yâr ile bayram kıldı bu gönlüm'
Büyük Itrî'nin bestelediği, bu gök kubbenin duyduğu en ulvî ve güzel nağmelerle tekbirler getirip rûhunuzu yıkamış; namazdan sonra cemaatle beraber sıraya dizilerek bayramlaşmış ve
'kardeşliğin' hazzını tatmışsınızdır.
***
Namazdan sonra evlerimize dönüp bayramlaşmanın tadını uzun uzun anlatmama lüzum var mıdır, bilmiyorum. Lâkin bu zor geçim şartlarında alınabilmişse, bayramlıklarını giyip el öpmek için sıralanan cennet yüzlü çocuklarımızı kucaklamanın, büyüklerimizin hatırını sormanın sevincini ve heyecanını yaşayabilmek ne güzel değil mi? Bu sevinci, zorla kültürümüze sokulan
'yılbaşı' kutlamalarında duyabilir misiniz?
Sonra, güle oynana yenen yemekler, özellikle de birkaç gün öncesinden sarılan sarmalar, yapılan tatlılar ve tabiî şekerler...
***
'Nerede o eski bayramlar?!' diye iç geçirdiğinizi duyar gibi oluyorum. Aslında bayramlar ve bayramları kutlayan o eski
Anadolu insanı hiç değişmedi. Sadece toplumundan kopan, sınıf atlayan(!), kendini elit zanneden, yabancılaşmış bir azınlık değişti. Yüksek gelir grubundan olan bu azınlık için, parlak rugan ayakkabıları ile sarılıp yatan çocuklar, karşılıklı alınan bayram hediyeleri bir anlam ifade etmiyor. Zâten markalı giyim eşyaları, yatak odalarında sıralanmış duruyor.
Bu zümre için bayramlar, hele bir de tatil uzuyorsa, büyük şehirlerin dışına kaçmanın bir fırsatından ibaret oluyor. Bu kişiler için, bayramlardan çok daha önemli olan bir 'doğum günü', bir de 'yılbaşı gecesi' var. Bir çikolata ve likör ile bayramı geçirenler, bütün hediye heveslerini doğum günlerinde ve özellikle 'yılbaşı' günlerinde çıkarıyorlar. Bizim fukara bayramları, Noel çamlarının ışıkları altında sönük kalıyor. Lâkin, şurasını da herkesin kabul etmesi lâzım; diğer kutlamalarda bizim bayramlarımızın verdiği huzuru, sevinci, birlik duygusunu hiçbir zaman hissetmeniz mümkün değildir.
***
Ramazan Bayramı sabahı, inşaallah erkenden uyanacağım; oğlum ve torunum ile bayram namazı kılacağız. Namazdan sonra hep beraber anacığımı ziyarete gideceğiz. Babama
Yâsini Şerif okumayı da ihmal etmeyeceğiz. Annem, kahvaltıda, zengin fakir bütün
Gazianteplilerin Ramazan Bayramı sabahında yedikleri,
'yuvarlama' isimli yemeği ikram edecek. Yemekten sonra sıraya dizilip, el öpecek ve bayramlaşma yapacağız. Küçüklere bayram harçlıklarını vereceğiz. Sonra herkese bir sürprizim var, bir zamanlar ağlayarak seyrettiğim
'Süleymaniye'de Bayram Sabahı'nı onlara da seyrettireceğim... Bundan sonra da bayram ziyaretlerine gideceğiz.
Türkiyemiz'in ve bizim insanlarımızın huzurunu kimseler bozamayacak.