Atatürk'ün Millî Mücadele esnâsında çizdiği 'mîsâk-ı millî' sınırlarının içinde Suriye'nin kuzeyinin ve Türkmen diyarı Halep'in de bulunduğunu biliyor muydunuz? Halep, 11 asırdan beri bir Türk şehridir; bu bakımdan bir zamanlar kendisine bağlı olan Gaziantep'ten hiç farkı yoktur. 1921 Anlaşması ile Fransızlara bırakılması yanlıştır. Ne yazık ki, bu yanlışlık Lozan Antlaşması'nda da devam etmiş; Musul, Kerkük, Erbil, Batum ve Batı Trakya da mîsâk-ı millî sınırları içinde olmasına rağmen acemilikler yüzünden elden çıkarılmıştır.
İşte bu Gazihalep aylardır Esad'ın katillerine karşı direniyor. Zalim cânî Esad ve BAAS'çı yamyamları, en ufak bir insanlık kaygısı duymadan, özellikle Müslüman halkı bombalıyor, ağır silâhlarla katlediyor ve Türkiye'nin dahil olduğu dünya devletleri bu fâciayı seyrediyor.
Türkiye sınırına sadece 7 km. mesafede bulunan ve nüfusu tamamen Türkmenlerden meydana gelen Azez şehri, Baasçı İslâm ve Türk düşmanları tarafından alçakça bombalandı. Yıkıntılar arasında görüntülenen küçük bir çocuk cesedi yüreğinizi sızlatmadı mı?.. Bu insanlık trajedisini sonlandırmak için ille de Obama'nın seçilmesini mi beklemek zorundayız?
***
İran, klâsik Acem milliyetçiliği ekseninde kıvırmaya devam ediyor. Aslında
Suriye yönetiminin
İslâm düşmanı olduğunu bizden daha iyi bilen
İran'ın sözde
İslâm Cumhuriyeti,
Suriye'nin
Müslüman halkına ateist
Baasçılar tarafından uygulanan katliamı görüyor; lâkin üç kuruşluk menfaati için bu cânîleri tutmaya devam ediyor.
İran Genelkurmay Başkanı'nın çemkirmesinden sonra
Dışişleri Bakanı'nın
Türkiye'yi ziyareti ve
Acem Generalin çark etmesi,
İran'ın ikiyüzlü riyakâr politikasını değiştirmiyor.
Hakkâri bölgesine yapılan son saldırılarda, teröristlerin
İran'da
'misafir' edildikleri ve dinlendikleri bildiriliyor.
Biz
İran'ı hep dost olarak görmüşüzdür.
İran'ın yarısından fazlası
Türk'tür ve
İran ile müşterek bir tarihe sahibiz. Ortak kültür değerlerimizin en çok olduğu ülke
İran'dır. Lâkin,
Acemlerin Perslerden kalan takiyyecilikleriyle bizi enayi yerine koymasını da kabul edemeyiz.
***
Dostluklarına aslâ güvenmememiz gereken diğer bir bölge de
Kuzey Irak'tır. Literatürde
Talabani ile
Barzani Orta Doğu'nun
'rakkaseleri' olarak tanınırlar. Elhak bu bir avuç peşmerge bozuntusu, koskoca
Türkiye'yi parmağında oynatıyor.
Bir zamanlar teröristleri
Türkiye'ye vermesi istendiğinde,
Barzani'nin
'Türklere bir Kürt kedisi bile vermem' sözünü unutmadık. Rahmetli
Özal da
Barzani ve
Talabani'yi desteklemiş ve böylece
Irak'ın kuzeyini
Türkiye'ye bağlamayı ümit etmişti. Lâkin
Türkiye'nin desteklediği ve silâhlandırdığı
Barzani başımıza belâ olmakta gecikmedi. Bizim
Irak'ın kuzeyindeki
Kürt kardeşlerimize sözümüz yok. Fakat
Barzani'nin menfaat ve ihanet şebekesine hiçbir şekilde güvenmiyoruz. Zira, bunların nihaî hedefi,
Türkiye'den de toprak kopararak
'Büyük Kürdistan'ı kurmaktır.
Mehmet Tezkan'a cevap
Milliyet'in
Mehmet Tezkan'ı bana sataşmış;
Hüseyin Aygün hakkında yazdıklarıma tepki göstererek
'eski kulağı kesik' diye hakarete yeltenmiş. Çok şükür ben bugüne kadar bürokraside ve siyasette hiç kulağı kesik olmadım ama
Mehmet Tezkan'ın basının en eski kulağı kesiklerinden olduğunu bilmeyen yoktur.
Mehmet Tezkan, ben bugüne kadar emin olmadığım şeyi yazmadım; sizin sık sık yaptığınız gibi aslâ
'sallamadım'. Ayrıca,
Aygün olayının kurgu olmadığını söylemek için çok saf olmak gerekir. Halbuki sizin pek de saf olmadığınızı biliyoruz. Olay hakkında -eğer temasınız varsasokaktaki adama ne düşündüğünü sorunuz; size benim yazdıklarımı söyleyeceklerdir. Yoksa sizin
Aygün'e özel sempatiniz mi var?..