Daha önce yayınlanan ve çok beğenilen "Menderes'e Ağıt" başlıklı yazımı Sabah Gazetemiz'in değerli okuyucuları için tekrar yayınlıyorum.
***
Bundan 50 sene önce bugün,
Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin
9. Başbakanı Adnan Menderes, arkasında hizmet dolu 10
'altın yıl' bırakarak 27 Mayıs darbecileri tarafından alçakça idam edildi. Hiç şüpheniz olmasın ki,
O bir şehittir.
'Demokrasi Şehidi' filân diyerek lâfı sulandırmanın âlemi yok. Bazıları şehitliği dar anlamda yorumlayıp ille de küffâra karşı kılıç sallayarak ölmek şeklinde anlıyor.
O takdirde
Hz. Ali'yi,
Hz. Hüseyin'i şehit edenler kâfir miydi?
Rahmetli
Adnan Menderes, tam 10 yıl gecesini gündüzüne katarak, bütün kalbiyle inandığı
Allah'ın rızasını kazanmak için hizmet etti.
O'nu şehit eden alçaklar bu aziz millete en büyük hıyaneti reva gördüler. Merhum
Menderes'in şehit edilişinin en önemli sebebi,
O'nun inançlı olması ve
Müslüman Türk Milleti'nin manevî değerlerinin yanında olmasıydı.
O'nu,
İstanbul'da yalnız başına, bir selâtin camiinde sabah namazı vaktinde
Hakk'ın huzurunda el açmış gözyaşları içinde duâ ederken;
Eyüp Sultan Hazretleri'nin türbesini huşû içinde ziyaret ederken veya
Fatih'in türbesinde fatiha okurken görebilirdiniz.
Kalbindeki iman ve milletine olan sevgisi, daima mütebessim, sevimli, güzel ve nurânî yüzüne vurmuştu.
O'nu benim gibi çok seven rahmetli babama,
'Ne olur, bir defacık o tonton yanaklarından öpeyim' diye yalvarırdım.
DP'nin
Malatya yöneticisi olan babam, beni
O'na götürdüğünde o kadar heyecanlandım ki, ancak elini öpmeyi düşünebildim. Lâkin
O, beni kucağına alarak yanaklarımdan öpmüştü.
O, tam bir halk adamıydı. Sevgiyle beslenen bir derviş gibiydi. Halkın arasında insanlarla kucaklaşırken gözlerinin nasıl sevgiyle ışıldadığını görürdünüz. Rakipleri gibi halka tepeden bakmaz, halkın ismini kullanarak
'cahil' buldukları halkı küçümsemezdi.
O, rakiplerinin deyişiyle
'Hasoların, Memoların' Başbakanıydı.
O'nu şehit ettikleri tarihte 16 yaşındaydım ve
Malatya Lisesi 2. sınıf öğrencisiydim. O tarihte milletin büyük çoğunluğuna
'kuyruk',
'gerici' derlerdi; şimdi de
'irticacı' diyorlar... O kara günü çok iyi hatırlıyorum. Bir taşkınlık yapmamam için babam beni odama kilitlemişti. Odamda saatlerce ağlamıştım...
***
Adnan Menderes'i idam ettirenler
CHP zihniyetindeki oligarşik despotlardı. Çok partili demokratik rejimi içine sindiremeyen
CHP jakobenizmi ordudaki darbeci odakları tahrik ederek
27 Mayıs'ı hazırlamıştı. Hem
Yassıada Mahkemesi'ni(!) kurdurmuşlar, en ağır kararları verdirmek için her türlü teşvikte bulunmuşlar, hem de idam kararlarından sonra timsahın gözyaşlarıyla güya infazı durdurmaya çalışmışlardı.
Menderes'in katilleri, sadece
Millî Birlik Komitesi'ndeki erâzil değil,
Alçak Adalet Divanı'nın postal yalayıcı sözde savcı ve hâkimleri ile darbeci uşağı şerefsiz basın mensuplarıydı.
Bugün
Türkiye'de yargı bu derece siyasallaşmış ve tefessüh etmiş ise, bunun başlangıcı
Yassıada Mahkemeleri ve darbeciler emrindeki hukukçu bozuntularıdır.
'Seni buraya tıkan kuvvet böyle istiyor' diye kararının gerekçesini bildiren bir yargı mensubu kadar şerefsiz birini düşünebilir misiniz?... Ya profesörlük unvanlarından ve kara cübbelerinden utanmadan mevki, mansap uğruna hukuka ihanet eden amorf üniversite hocalarına ne dersiniz?...
Ne yazık ki, bugün de aynı oyunlar oynanıyor; millet düşmanları, çetelerle kol kola darbe hazırlığı yapıyorlar. Gene, siyasallaşmış hukukçular, darbe tahrikçisi kalem erbabı, bu mağdur ve mazlum milletin iradesini askıya almaya çalışıyor.
***
Menderes,
Türkiye Cumhuriyeti'ni demokratikleştiren kişidir.
O'nun döneminde gerçek bir
'halk ihtilâli' yapılmış ve jakoben oligarşinin hâkimiyeti sarsılmıştır.
O,
'köylüyü efendimiz' yapmış, yani halkı egemenlerin zorbalığından kurtarmıştır.
10 Altın Yıl'da gerçekleştirdiği hizmetleri uzun uzadıya anlatacak değiliz. Lâkin bir hizmeti vardır ki aslâ unutulmayacaktır: Bugün semalarımız
'Tanrı uludur' yerine
'Allah ü Ekber' nidaları ile inliyorsa bunu
O merhuma borçluyuz. Esasen
27 Mayıs da lâikçiliği din yapan oligarşinin
'İslâmca Ezan'a karşı bir rövanşıdır.
Adnan Menderes, sevabıyla, günahıyla, hizmetleri ve hatâlarıyla artık tarih oldu. Bu necip millet
O'nu çok sevdi... Hattâ ölümünden sonra
O'nu evliyâlık mertebesinde sayanlar görüldü. Çocuklarının adlarını
'Adnan' ve
'Menderes' koydular. Yaşarken
O'nu sevmeyen
CHP yanlıları da, ölümünden sonra sevdiler veya en azından yapılan haksızlıklara üzüldüler. Bugün hâlâ darbecilere hak veren ve
O'nu küçültmeye çalışan bir avuç
'jakoben militarist' dışında hiç kimse
'27 Mayıs Cehennemi'nde olan biteni hoş görmüyor.
***
'Üstâd'ın
Menderes için yazdığı
'O Zeybek' adlı ağıttan bir beyitini tekrar yayınlıyorum:
'Ağla, bir dinmeyen hasretle ağla; Zeybeksiz yolları gözetle, ağla!'
O'nu ve
O'nun gibi şehadet şerbetini içen bakan arkadaşları
Fatin Rüştü Zorlu ve
Hasan Polatkan'ı, içlerimiz acı dolu olarak minnet, şükran ve rahmetle yâd ediyoruz.
O'nun, bunca hizmetten sonra darağacındaki fotoğrafı, siyaset tarihimizin yüzkarası olarak gözlerimizin önünden gitmiyor.
O'nu ve arkadaşlarını şehit eden darbecileri ve hukukçuları, buna çanak tutan basını ve oligarşik monarkları ebediyete kadar lânetliyoruz.
Onları şehit eden alçakları kimse hatırlamıyor; lâkin
Adnan Menderes ismi,
Türk tarihine ve
Türk Milleti'nin gönlüne ebediyyen unutulmayacak şekilde yazılmıştır. Çocukluğumun ve ilk gençlik yıllarımın güleryüzlü, nurlu Başbakanı
Adnan Menderes'i gözyaşlarımla, minnetle ve rahmetle yâd ediyorum.
Rahat uyu benim tonton başbakanım...
Nûr içinde yat. Ruhun şâd, mekânın cennet olsun.