Çok uzun zamandır her kutlaması olay çıkaran Nevruz bayramı, Diyarbakır'da yüzbinlerle kişinin katıldığı bir gösteriyle, coşku seli içinde kutlandı. PKK'ya silah bırakma çağrısı yapan Öcalan'ın bu mektubu Kürtçe ve Türkçe okundu. Otuz yıldır süren ve artık anlamını kaybetmiş bir silahlı mücadelenin biteceğine olan umut, insanları bir sevinç patlamasına itti.
Kendini mağdur hisseden kitlelerin yaşadığı bu tür sevinç patlamaları, aşırılıklara neden olur. İlk defa özgürce kutlanan ve Kürtçe sloganlar atılan, bayraklar sallanan toplantı, önemli bir sosyal patlamaya dönüştü.
Türk bayrağı olmaması başta Başbakan olmak üzere herkesi gerdi. Olaylar karşısında Türk milliyetçiliğinin ciddi bir tepki vermesi en önemli tehlikeyi oluşturuyor. AK Parti merkezine yapılan saldırı, atılan cesur siyasi adımın nasıl tehlikelerle dolu olduğunu gösterdi.
Türkiye'nin çok uzun süredir en büyük sorunu Kürt meselesi oldu, daha Avrupa Komisyonu'nda, 1990'ların başında ilk staja başladığım gün, karşıma bu sorun çıkmıştı. Kürt kimliği ile barışma ve terörü gündemden kaldırma projesi, bu yüzden ilk adımda uluslararası düzlemde ciddi yankı buldu. ETA teröründen çok çekmiş olan İspanya'nın önde gelen gazetelerinden El Pais, gelişmeleri "Kürt sorununu kalıcı biçimde çözmek için tarihi bir fırsat" olarak duyurdu. Asıl önemlisi, Barack Obama'nın İsrail gezisinde, İsrail/ Filistin anlaşmazlığının çözümüne örnek olarak Türkiye'nin PKK sorununu halletme konusundaki cesaretini örnek vermiş olması oldu... Obama, İsraillilere seslenerek müzakerelerle silahlı çatışmanın sona erdirilebileceğini söyledi.
İç barışını sağlayan, Güneydoğu sınırlarının ötesine yalnızca istikrar ihraç eden, demokrasisini konsolide etmiş bir Türkiye, hem bölgesi, hem de tüm uluslararası camia gözünde "birinci lige terfi etmiş" bir ülke olacaktır. Kuzey Irak Kürdistan bölgesi, ekonomik anlamda Financial Times'ın geçtiğimiz hafta yazdığı gibi Türkiye ile bütünleşmiş bulunuyor. Bölgede ilk kez, bir ülke "yumuşak güç" olarak belirli bir entegrasyon hareketi başlatmış olacak. Askeri ya da siyasi güce, tehdide ve baskıya dayanmayan, ekonomik gelişmenin paylaşıldığı, sosyal adaletin önünün açılabileceği bir bölgesel sistemin temellerini atmak, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde olduğu kadar, dünya tarihinde de bir dönüm noktası oluşturabilecektir.
Suriye'de iç savaş patlak vermeseydi, 2011'de devreye Türkiye-Suriye-Ürdün ve Lübnan serbest ticaret alanı girecekti. Kürt sorununu halletmiş bir siyasi irade için en doğal gelişme, barış tesis edilince bu hedefe ulaşmak olacaktır. Yüz yıla yakın süredir, bahtsızlık ve umutsuzluk döngüsünü kıramayan Ortadoğu halkları için, Türk-Kürt barışının nasıl bir umut oluşturacağını önümüzdeki haftalar ve aylarda çok belirgin ve çarpıcı biçimde göreceğiz.
Bu süreci baltalamak isteyecek çok sayıda ve çeşitli hareket hatta yabancı rejim olacaktır. Türkiye, tarihin akışını hızlandırmak için son derece cesur bir adım attı. Bu sürecin baltalanmaması, sadece Türkiye'nin sosyal barışı ve geleceği açısından değil, bölgenin kaderi ve geleceği açısından yaşamsal önem taşıyor. Bu açılımı ve barışı, kesinlikle geniş ve evrensel bir perspektiften görmek gerekiyor.