Güney sınırımızda, uzun zamandır korkulan oldu ve Türk Silahlı Kuvvetleri, Suriye ordusunun tacizine ilk kez silahlı karşılık verdi. Beş kişinin ölümüne, dokuz kişinin de yaralanmasına sebep olan topçu tacizi sonrasında, Türkiye'nin karşılık vermeme gibi bir alternatifi kalmamıştı. Karşılık, uluslararası hukukun çizdiği çerçevede, ölçülü olarak verildi. Bunun yanı sıra, hükümet ciddiyetini güçlendirmek ve tavrını tüm açıklığıyla ortaya koymak için TBMM'den silahlı kuvvetlerini sınır ötesine yollayamaya izin istedi. Bu tür bir izin, diplomatik teamüllere uygun olarak ülke ismi verilmeksizin istendi.
İç siyasetteki gerilimler, bu tezkere sürecine de yansıdı ve partilerin dış siyaset için, en asgari paydada bile anlaşamadığı ortaya çıktı. İç siyasette devamlı tırmanan gerilim ve keskinleşen saflar, Türkiye'nin en haklı dış siyaset girişiminde bile ortak tavır almasını engelliyor.
Suriye rejiminin savaşacak takati giderek azalıyor. Bundan belki de daha önemli olmak üzere, Suriye'deki iç savaşı kendi varlığını korumak için "ilk savunma hattı" olarak belirlemiş olan, asker, silah ve mühimmat yardımını aleni biçimde yapan İran'da, iç dengeler ciddi sarsılmaya başladı.
İran ekonomisi, büyüklük itibarıyla Türkiye'nin yarısı kadar, büyük ölçüde de petrol gelirine sırtını dayamış bulunuyor. ABD'nin başlattığı uluslararası ambargo yüzünden İran ekonomisi, petrol satmakta ve bunu yapacak uluslararası banka bulmakta çok zorlanıyor. Enflasyon yüzde yetmişi buldu. Buna bir de Suriye'deki savaşa verdiği destek eklenince, ekonomik dengeler tümüyle bozuldu.
İran'da halk muhalefeti
Geçtiğimiz çarşamba günü, Tahran çarşısında grev başladı. Paranın aşırı değer yitirmesini protesto eden esnafın önemli bir bölümü kepenk indirdi. Resmi ağızlardan bunun "çarşı dışından gelen birkaç fanatik" olduğu açıklansa bile, rejimin en önemli desteklerinden biri olan Tahran esnafının bu tepkisi, çok ciddi olayların gelebileceğini gösterdi. Birden, Tahran'da Ahmedinecad'ı hedef alan gösteriler patlak verdi. Cep telefonları ve internet aracılığıyla artık herkesin her şeyden haber alabildiği yeni dünyada, rejimlerin tümüyle dışa kapalı kalmaları mümkün olmuyor.
Ayetullah Hamaney'e yakın internet sitelerinde, İran'ın aslında Suriye'yi koşulsuz desteklemediği konusunda yazılar belirdi. Bu gidişle İran rejimi, önemli bir tercihle karşı karşıya kalabilir. Kendi selameti için Suriye'de savaşmakla, belki hayatta kalma şansını çok ciddi biçimde tehlikeye atıyor olabilir. Bu yanlışını kabul ederse ya da Suriye rejimi iyice dağılırsa, İran geri adım atar mı? Şu anda rejim çok sıkışmış durumda ve ne yapacağını tam bilemiyor.
Rusya Federasyonu, bugün itibarıyla en kazançlı aktör olarak duruyor. Güney Kıbrıs kesimi Rus sermayesi tarafından tamamen ele geçirildi. Rusya'nın, Akdeniz'de bir üssü olması yanı sıra, Brüksel'de bir bilgi kaynağı oldu, öte yandan Suriye ve İran rejimleri hiçbir zaman olmadığı kadar ona bağımlı hale geldiler.
Uluslararası düzeyde Rusya hükümeti, Suriye'deki katliamı daha ne kadar fütursuzca desteklemeye devam edebilir? Avrupa Birliği Güney Kıbrıs- Rusya ilişkisine daha ne kadar bigâne kalabilir? İran, kendi halkını daha ne kadar baskı altında tutabilir? Suriye'de insanların katledilmesine daha ne kadar seyirci kalınabilir? Bu soruların cevapları, tarihsel bir dönüşüme ne kadar yaklaştığımızı gösterecek.