Türkiye'nin en iyi haber sitesi
TULU GÜMÜŞTEKİN

Terör girdabı

Geçtiğimiz hafta yaşanan terör saldırılarından sonra, belki bir durulma beklenebilirdi. Ancak suikast ve saldırılar devam etti. Şehit haberleri gündemimizden düşmedi. Bunun toplumda yarattığı çok tehlikeli gerginlik, neredeyse bütün siyasi hareketler tarafından ciddiyetle ele alınsa ve teşhir edilse bile, kısa vadede sorunlar sürecek gibi duruyor.
Bir terör hareketi, kazanamayacağı bir savaşı neden sürdürmek ister? Bunun çok sayıda nedeni olabilir, ancak Türkiye açısından bakıldığında, temel bir nedeni bulunuyor: Türkiye, aynen deprem haritasında olduğu gibi, demokrasi haritasında da tam bir kırılma hattının üzerinde bulunuyor. Batı komşularımız Yunanistan ve özellikle Bulgaristan, demokratik işleyiş anlamında çok parlak örnekler oluşturmuyorlar, ancak her ikisi de AB üyesi ve asgari demokratik işleyişe sahipler... Diğer yöne baktığımızda, Güney komşumuz Suriye son derece kanlı bir iç savaş içinde, Irak düzelemiyor. İran demokrasi olmayı hedeflemeyen bir rejim, Ermenistan ve Azerbaycan, aralarındaki sorunu demokrasilerini askıda tutmak için kullanıyorlar. Gürcistan, Rusya Federasyonu'nun imkân verdiği ölçüde demokratik...
Türkiye ise, işleyen bir demokrasi ve bu bölgede son derece aykırı bir görünüm sergiliyor. Arap devrimi başladığında, tüm varlık nedeni, uluslararası düzeyde Türkiye'nin bir demokrasi olmadığını kabul ettirmek olan PKK, bütün stratejisini bir "Kürt ayaklanması" öngörüsü etrafında geliştirdi. Önceki yazılarımda bahsetmiş olduğum gibi, Şemdinli'de sivil yerleşim merkezlerine sızacak, oradan da silah zoruyla çıkartılmaya kalkıldığında "yeni bir Halep: Şemdinli" propagandasına başlayacak olan örgüt, bu girişimini gerçekleştiremedi. Gerçekleştiremediği gibi, çok ciddi bir yenilgiye uğradı.

Yol ayrımı

Terör örgütü, muhtemelen bir yol ayrımında olduğunu görerek bir seçim yaptı, tüm gücüyle saldırıya geçti. Hem suikast, hem intihar saldırısı, hem bölge kontrolü, hem güvenlik güçlerine baskın, hem de kentlerde kör terör olarak elindeki bütün silahları kullanıyor. Çok ağır kayıplar veriyor vermesine, ancak şehit de verdirtiyor, bütün amacı da bu...
PKK'nın kanlı saldırısı, örgütün elindeki insan gücünü fütursuzca ölüme götürme kapasitesini doğruluyor. Onun ötesinde, bekledikleri gibi bir ayaklanma yaratır mı? Cevabı hayır. PKK, tüm siyasi gücünü de kullansa, Kürt nüfusun önemsenecek bir bölümünü, Tunus ya da Mısır gibi bir ayaklanmaya itemeyecek.
Ancak bu insanlık dışı stratejinin, "anti- Kürt" bir akım yaratması, çok ciddiye alınması gereken bir tehlike ve gerek hükümet, gerek medyanın önemli bir bölümü tarafından bu açıdan ele alınıyor.
Bütün olan bitene, acılara ve atılan düşmanlık tohumlarına rağmen, ne bir "Kürt" ayaklanması olacak, ne de toplum kendisini bir "Kürt karşıtı ırkçılık" girdabında bulacak... Türkiye'de, kimlik açısından, hiçbir zaman olmadığı kadar rahat ve hakların geniş olduğu bir dönem var. Terör örgütü, bu dönemin, bu reform hareketinin toplum tarafından giderek daha fazla benimsendiğini gördü ve tüm gücünü, kötülük kapasitesini ve ırkçı tavrını kullanarak bunun önünü kesmeye çalışıyor.
PKK'nın, her şeye rağmen bunları tek başına yapabilmesi mümkün değildi. İran gibi ülkelerden söz etmek istemiyorum ama artık AB ülkelerinde, PKK'nın Kızıl Kmer örgütünden farklı olmadığının anlaşılması ve tüm hareket alanının yok edilmesi gerekiyor. Bu yapılırsa, PKK yok olur mu? Muhtemelen hayır, ancak akan kan çok azalır, bu aşamada da önemli olan öncelikle kanı durdurmak değil mi?

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA