Türkiye'nin en iyi haber sitesi
TULU GÜMÜŞTEKİN

İran ne yapmak istiyor?

Türkiye, İran'da tarihi bir dönemde ciddi bir görev üstlendi. Yoğun diplomatik ziyaretler ve demeçler arasında bu önemli gelişme açıkça görülmüyor. Seul'de Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ABD Başkanı Barack Obama ile görüştü, öngörülenden de uzun süren görüşme sonrasında her iki taraf da özellikle Suriye krizi konusundaki ortak görüşlerini belirttiler. İran'dan da satır arasında bahseder gibi oldular. Başbakan, çok muhtemelen Tahran'a götüreceği mesaj konusunda önemli bir istişarede bulundu.
Aynı gün, Başkan Obama, İran'ın nükleer güç geliştirme konusunda diplomatik bir çözüm penceresinin giderek kapandığını söyledi. Ertesi gün, Rusya'da yayınlanan Kommersant gazetesinde, kimsenin yalanlamadığı bir haber çıktı. Gazetenin "iyi haber alan Rus diplomatik kaynaklarından" öğrendiğine göre, ABD Yönetimi, Rusya'dan İran'a nükleer çalışmalarını uluslararası kontrole açması için ültimatom vermesini istemişti.
Aynı kaynak, New York'ta Dışişleri Bakanı Hillary Clinton'un, Rus meslektaşı Sergey Lavrov'a İran'ın 5+1 grubuyla (Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi daimi üyeleri ve Almanya) masaya oturmak için son bir şansının kaldığını söylediğini yazdı. BM'deki Rus diplomatik kaynaklar, ABD'nin bu yapılmazsa İsrail askeri müdahalesinin olup olamayacağını değil, "ne zaman olacağını" tartıştığını basına sızdırdılar. Bu haber, İsrail'deki Haaretz gazetesinde de yer aldı. Bütün bu veriler ışığında, Başbakan'ı İran'da karşılayan rejimin ileri gelenlerinin, ne düşündüklerini anlamak kolay olmuyor. Ahmedinecad görüşmesinin ertelenmesi, bu düzeyde bir ziyarette sık rastlanan bir durum değil. İran'daki iktidarın bu son ABD tehditlerine yanıt vermek için zamana ihtiyaç duymuş olmasından kaynaklanabilir.

İran vakit kazanmaya çalışıyor
Başbakan Erdoğan, İran'ın barışçıl amaçlar için nükleer güç geliştirmesinin son derece doğal addedilmesi gerektiğini vurguladı. Bu demecinin satır aralarında, "eğer bu nükleer güç barışçıl amaçlarla kullanılacaksa, neden kontrol edilmesin" düşüncesi yatıyor.
İran rejimi, buna çok üstü kapalı yanıt verdi. Bir kere, hiçbir biçimde İsrail'in tehdidini ciddiye almadığını tekrarladı. İkincisi, geliştireceği nükleer teknolojiyi Türkiye ile paylaşmak istediğini, hatta ortak çalışmalar yapılabileceğini açıkladı. İran'da rejim, Ayetullah Hamaney, Pasdaran sistemi ve muhalefet arasında gayet tehlikeli ve zayıf bir dengede duruyor. Bu nedenle attığı adımları okumak çok zor... Ancak İran nükleer silah geliştirecekse, uranyum zenginleştirmesini Türkiye gibi NATO ittifakında olan bir ülke ile işbirliği içinde yapamaz. Bunu önererek ABD'ye örtülü bir mesaj göndermek istemiş olabilir. ABD'nin, İran'dan örtülü öneriler değil, somut adımlar beklediği de bir başka gerçek.
Türkiye, bu oyunda İran'a güven duymuyor, ancak savaşı engellemek konusunda çok samimi bir tutum benimsemiş de bulunuyor. İran, belki de artık gücünün çok ötesinde bir denge siyaseti yürütmek istiyor.
Çok yakın bir gelecekte İran, alışık olduğumuz manevralarından birini daha gerçekleştirip müzakere masasına geri dönebilir, zaman kazanmak isteyebilir. Yalnız giderek zayıflayan İran rejimi, dış dinamikleri bu biçimde dengelemeyi sürdürürse, Türkiye barışçı bir çözüm için çok daha yoğun, çok daha aktif bir rol oynamak zorunda kalabilir.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA