Türkiye'nin en iyi haber sitesi
SÖZÜN ÖZÜ ÜNAL ERSÖZLÜ (EGE)

İğne Deliğinden

İzmir'in çok yönlü kültür insanı, İzmir Devlet Tiyatrosu oyuncusu ve yönetmeni, İzmir Devlet Konservatuar'ında şan eğitimi almış, çocuk şarkıları ile öne çıkmış, Muammer Sun'un öğrencisi, İzmir araştırmacısı yazar Yaşar Ürük'ün "İğne Deliğinden İzmir" adlı yeni kitabını okuyorum. (Yakın Kitapevi yayını olarak çıktı.) Bugüne dek 11 tiyatro oyunu yazan, 25 oyuna sahne müziği yapan, 1 konçerto ile 12 senfonik eseri besteleyen Yaşar Ürük; 1973 yılından günümüze başta İzmir araştırmaları olmak üzere yazın alanında üretmeyi sürdürüyor, 13 kitabı var. Çok sayıda ödüle layık görülen Ürük, eski İzmir fotoğrafları üzerine yaklaşık otuz bin görsellik ciddi bir arşive sahip. Ürük, övülecek bir iş daha yaparak; 2000 yılından bu yana çektiği 105 bin İzmir fotoğrafıyla gelecek için kentin belleğinde iz bırakıyor.

***

Yaşar Ürük, uzun süredir İzmir'de bir dönem basılmış, azınlık, Levanten ve Türk gazetelerini tarıyor, şu anda 1970'li yılların sonuna ulaşmış durumda. "İğne Deliğinden İzmir" adlı kitap da, işte bu taramaların sonucu; tek başına kitap olamayacak, ama dönemin İzmir'ini yansıtması açısından, çok değer taşıyan kısa anlatım ve konulardan oluşuyor.
Okudukça İzmir'in yakın ve uzak geçmişinin, ne büyük zenginliklerle, ne güzel bir kültür hazinesiyle bezendiğini, o yıllarda bile ne çok renkli ve evrensel bir şehir olduğunu, derinden hissediyorsunuz. Kente duyduğunuz aşk gibi aidiyet duygusunun da, hiç boşuna olmadığını bir kez daha anlıyorsunuz. Kitap kısacık bir anlatıyla, Konak adının nereden kaynaklandığı sorusuna yanıtla başlıyor. Konak, İzmir'in en önemli kamusal mekanı.
Çoğumuz "Konak" adının 1872 yılında yapılan, günümüzde de kullanılan hükümet konağından geldiği bilgisine sahibizdir. Ama esas hikayesi başka:
***
Tarihinde onlarca güzelliğe kadar, zorbalıklara da tanıklık etmiş İzmir, 19. yüzyılın başında Katipoğlu ailesi tarafından yönetiliyor. Katipoğlu Hacı Mehmet Bey, bir 'mütesellim' olmasına rağmen, hem merkezi yönetimi hiçe sayan, hem de İzmir'i keyfi tutumla, meydanlarda uyguladığı çok sayıda idam kararı ile yöneten bir isim. (Mütesellim, tanzimat öncesinde sancakbeyi, beylerbeyi adına sancak ve ilçeleri yönetmekle görevli olan kişilere deniyor.) İşte aynı Katipoğlu Hacı Mehmet Bey, İzmir'in içinde yazlık, kışlık birçok konutu olmasına rağmen, gücünün simgesini halka ilan etmek için bugünkü hükümet konağının bulunduğu alana, çok büyük bir konak yaptırıyor. Yani Konak'ın adı, işte o günlerinden yadigar. Katipoğlu, sonunda ne oluyor, diye sorarsanız, hikayenin o bölümü de trajik. Katipoğlu Hacı Mehmet'in katı yönetiminin etkisi, Sultan İkinci Mahmut'un 1808 yılında tahta çıkmasıyla sona eriyor. Çünkü İkinci Mahmut, merkezi yönetimin ağırlığını öne çıkarıyor. Katipoğlu Hacı Mehmet'in ihtişamlı hayatı ise sarayın gözlerini ona çeviriyor. 1816 yılında bu işi gizlice halletmekle görevlendirilen Kaptan-ı Derya Hüsrev Paşa, farklı öykülerde anlatılan olaylar sonucunda, Hacı Mehmet Bey'i kandırarak bir vesileyle gemisine bindirmeyi başarıyor.
***
Midilli açıklarına vardıklarında ise Hacı Mehmet Bey'i boğdurtarak öldürtüyor.
Ceset Midilli'ye gömülürken, Mehmet Bey'in kellesi padişaha yollanıyor.
Mehmet Bey, yakışıklı bir adam. Rivayete göre, Sultan Mahmut kanlı başını aldığında, Hacı Mehmet Bey'in yüzünün güzelliğinden etkileniyor ve yapılan işten büyük üzüntü duyuyor.
Katipoğlu Mehmet Bey'in ölümünden, iyi ilişki kurduğu azınlıklar ve Rumlar da, büyük üzüntüye kapılıyor. Kısa zaman sonra Katipoğlu türküsü, ağızdan ağıza yayılıyor. Türkü;
"Ben Katipoğlu'yum, yoktur menendim, (Osmanlıca 'benzer' anlamında)
Taktılar boynuma yağlı kemendim,
Yazık değil mi Paşa efendim."
diye başlıyor.
Yaşar Ürük'ün kitabı, gazetelerden derlediği, zaman dehlizlerinde yitip gitmiş, hüzünlü, gülümseten, renkli hikayeleri de bize aktarıyor. Kitap bazen Alaçatı ile Sakız arasındaki tutkulu bir aşk köprüsünü, bazen bir türlü sadece kendisine ait olmadığı için çok sevdiği adamı tek kurşunla öldüren Katina'nın trajedisini gün ışığına çıkardığı için de, çok ilginç.
İzmir ne büyük, ne esrarlı bir şehir. Yaz, yaz bitmiyor.
Yazılacak ne çok hikayesi var, kocaman ve güzel İzmir'in. Yaşar Ürük'e teşekkür etmek gerekli, bu hikayelere değerli bir katkı sağladığı için.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA