Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı (TESEV) geçtiğimiz günlerde, Türkiye'nin yine farklı bir 'yüzleşme' hikayesi sayılabilecek, yeni bir raporu gündeme getirdi.
Raporu hazırlayan Sevan Nişanyan oldu.
Nişanyan, daha çok İzmir Şirince'deki Nişanyan Evleri sürecinden tanınıyor.
Ama aynı Nişanyan, Robert Kolej kökenli, ABD'de Yale ve Columbia üniversitelerinde tarih felsefe okumuş, Güney Amerika'da siyasal tarih eğitimi almış, çok sayıda kurumda yöneticilik yapmış, seyahat kitapları yazmış, çok yönlü, donanımı yüksek bir isim. Sevanyan'ın her sene yenilenerek artık bir referans noktası haline gelen, ünlü 'küçük oteller kitabı' dışında; Türkçe'nin etimolojisi üzerine sözcüklerin soyağacı niteliğindeki "Çağdaş Türkçenin Etimolojik Sözlüğü" ve "Elifin Öküzü ya da Sürprizler Kitabı" adlı, değerli kitapları da var.
***
Nişanyan'ın TESEV için hazırladığı "
Hayali Coğrafyalar: Cumhuriyet Döneminde Türkiye'de Değişen Yer Adları" adlı raporu, geçtiğimiz günlerde yayınlandı.
Rapor, geçmişimizden ciddi yüzleşmemiz gereken somut bir tabloyu yansıtıyor.
Bugüne kadar, Türkiye'de çoğumuzun bölük pörçük farkında olduğu, en minik yerleşim biriminden en büyüğüne kadar
'değişen yer adları'nın, hangi ideolojik kaygıyla, ne zaman, nasıl, neden değiştirildiğini, net bilgilerle öğreniyoruz. İsim değiştirme operasyonları, kollektif insanlığın parçası, yerel kimliği ortadan kaldırmaya yönelik. Türkiye'de Cumhuriyet döneminde kaç köyün, kaç ilçenin isminin değiştirildiği, tam tespit edilebilmiş değil. Ama Sevanyan'ın raporuna göre, örneğin 20 bine yakın köyün ismi değiştirilmiş. 1960- 1970 döneminde devletin bizzat yayınladığı değişim listeleri var. Değişiklerden en çok pay alan bölge Karadeniz. Sonra Güneydoğu geliyor. Muğla'dan Yozgat'a kadar yaşanmış. Yer adları değiştirilirken, haritalardan Türkiye'nin Türk olmayan geçmişine ait izler, kazınmaya çalışılmış.
***
Biçim itibariyle, Türkçeye benzemeyen, ne kadar yer adı varsa, değiştirilmiş.
Büyük operasyon ise 1950-60 yıllarında gerçekleşmiş. Sevanyan, ana fikrin aslında bir Enver Paşa projesi olduğunu vurguluyor. Projenin özellikle İttihat Terakki döneminde 1913'te yürürlüğe sokulduğunu, başarılı olamadığını, 1916 yılında da terk edildiğini belirtiyor.
Uzun yıllar devlet hafızasında gizli kalan konu, 1956'da yeniden
"Ad Değiştirme İhtisas Komisyonu" kurularak gündeme geliyor. 1959 yılında ise yasası çıkarılıyor. İsim listeleri hazırlanıyor. 27 Mayıs darbesinin ardından proje toptan devreye giriyor.
Yani zamanın
'derin devlet'i çalışıyor. Sevanyan'ın yorumuna göre, operasyon
"ciddi ideolojik bir hamle. Dünya tarihinde benzeri olmayan bir iş. Olağanüstü çılgınlık eseri."
Peki devletten "
haydi bakalım isminiz değişecek" emri geldiğinde, şaşkınlık oluşmadı mı?
Evet. Her yerde önce sessiz direnç. Ama emir kesin; "15 gün içinde yeni isim buldunuz buldunuz, yoksa biz koyacağız" denilmiş. İsim değiştirmenin zirvesi 1960 yılı yazında gerçekleşmiş. Belki hedeflerden biri sürekli inkar ettiğimiz, Türkiye'nin çok dilli toplumsal yapısının, tek dilli hale dönüştürülmesi.
***
Yazımın başında bu operasyondan, en az payı İzmir ve Ege'nin aldığını vurgulamıştım. Somutlayalım:
Örneğin Aydın'da 534 yer adının 87'si değiştirilmiş.
(Yüzde 16 oranında)
Balıkesir'de 952 yer adının 121'i değiştirilmiş.
(Yüzde 13)
Çanakkale'de 619 yer adının 116'sı değiştirilmiş.
(Yüzde 19 oranında)
Denizli'de 471 yer adının 78'i değiştirilmiş.
(Yüzde 17)
Ege'nin başkenti İzmir'de ise değişim oranı yüzde 13; yani 730 yer adının 93'ü değiştirilmiş.
Manisa'da 844 yer adından sadece 76'sı değiştirilmiş.
(Yüzde 9)
Muğla Ege'de en çok değişime tanık olmuş; yüzde 22 oranıyla 464 yer adının 100'ü değiştirilmiş. Sonra sırada Uşak var; yüzde 19 oranıyla 268 yer adının 50'si değiştirilmiş.
Yer adları, bütün dünyada
'anlamlarından bağımsız olarak', dünya ve ülkeler kültür mirasının temel bir parçası. Demek ki o dönemde de her şeyden kuşku duyarak, ideolojide sıkışmış nevrotik bir hayatın kurbanı olanlar; bu evrensel kültür mirasının değerini anlayamamışlar!