Yeni Meclis'te yaşanan krize, bugün olumlu tarafından bakalım. Bu somut kriz bile Türkiye'nin yeni bir anayasaya ne çok ihtiyacı olduğunu gösteriyor. Yani Türkiye'ye, artık geçmiş askeri darbelerin gölgesinden kurtarılmış; "sivil, demokratik, katılımcı, tamamen insan odaklı, özgürlükçü bir anayasa" şart. Böyle bir anayasa yapmadan, Türkiye'yi bugünlerde ısrarla üzerinde durulan, 'evrensel hukuk' zeminine oturtmak kesinlikle mümkün değil. Nihai olarak demokrasinin sınırlarının, daha çok genişlemesi, Kürt sorununun çözümü, halkın seçtiği tutuklu milletvekilleri tablosunun benzerinin, gelecekte yaşanmaması için de gerçekte yeni bir anayasa ihtiyacı iliklerimize kadar hissediliyor. Belki bu krize, bu ihtiyacın bir kez daha çok net görülmesi açısından olumlu yaklaşabiliriz.
Somut tabloya baktığımızda, şurası bir gerçek ki CHP kendi içinde 'demokrasi' söylemiyle ürettiği bu siyasi tavırla, aslında pratik olarak hukuki bir sonuç almak istiyor. Bu nasıl gerçekleşecek hep birlikte göreceğiz. Böyle bir tutum yerine, belki de şu an kulislerde konuşulan, CHP'nin 'CMK'nın bazı maddelerinin değiştirilerek, tutukluluk süresinin iki yılla sınırlandırılmasına yönelik öneri' getireceği fısıltısı, süreç açısından çok daha parlak ve gerçekçi yaklaşım. Siyasi tavırla, hukuki sonuç almak mümkün olamıyor. Bu nedenle, bu tavrın yanında, hukuki öneri geliştirmek çok daha mantıklı. CHP'nin ilk bakışta 'milli irade'ye saygı söylemiyle çelişir görünen 'meclis yemin boykotu', sanki üzerinde çok çalışılmamış, çok az düşünülmüş ya da acele ile gerçekleşen bir tablodan yansıyor gibi.
Dileğimiz bu sorunun çözülmesi, CHP'li vekillerin de bir an önce yemin etmesi. Aynı yaklaşım BDP için de geçerli. CHP'nin ve BDP'nin yeni anayasa sürecine verecekleri katkı, şu an durdukları noktadan, galiba çok daha sahici olacaktır.