Türkiye'nin en iyi haber sitesi
SÖZÜN ÖZÜ ÜNAL ERSÖZLÜ (EGE)

Hayat Notları

Ölümle yüzleştiğimiz, dokunaklı günlerden geçiyoruz. Sonsuzluğun en uzun kıyılarında, hayatın soluksuzlaştığı, gam yüklü olduğu günlerden.
Özellikle genç ölümler, zamansız, sarsarak, savurarak yakalıyor insanı.
Gülümseyen, naif genç yüzlerin, sonsuz uykuya yatışı aniden, hüzün verici, buruk, kederli.
Genç ölümlerin, acıtan yüzünde temize çekiyoruz, sararan günlerimizi.

***
Ölümün, ne zaman nereden geleceği belli olmadığı gerçeğini, bir kez daha hissediyoruz çok derinden.
Ölümün, insanın yaşamında 'doğmak kadar' doğal olduğunu.
Ölümün, aslında hayatımızın en temel meselesi olduğunu, hissediyoruz yeniden. Sahici.
Medyaya yansıyan genç ölümler de, uzakta genç bir insanın ölümü de, belki hepimiz için ölüm farkındalığını artırıyor. Ölüm üzerine düşünüyoruz daha sık.
***
Ölüm farkındalığımız arttıkça, yaşam daha değerli oluyor, anlayan için.
Ölüm olmasaydı, yaşamak bu kadar güzel bir şey olabilir miydi?
Yaşamın değerini anlayabilmemiz için, belki de ölüm farkındalığımızın yüksek olması gerekli.
Yaşam farkındalığıyla, ölüm farkındalığı, işte bu nedenle birbirine zincirleme bağlı.
Biri olmadan, diğerini anlayamıyoruz. Yaşamı kucaklamadan, ölümü anlayamıyoruz.
Hepimizin bir yeryüzü misafiri olduğunu, sürekli hissetmeden de; yaşamın kutsal anlamını.
***
Oysa bir yandan bakıyoruz ki günümüz insanı; çoğunlukla, sanki hiç ölmeyecekmiş gibi yaşıyor.
Sanki bir sonsuzluk trenine binmiş, gidiyor gibi. Sanki sonsuzluk treninin vagonlarına; bütün malını mülkünü yüklemiş gibi günümüz insanı. Bitmeyen arzularını, sınırsız isteklerini, egosunu, hırslarını, içinde sakladığı tanımlanmamış kötülüklerini; yaptıklarını, yapacaklarını; sonsuzluk treninin vagonlarına yüklemiş; hiç ölmeyecekmiş gibi, sevgisizlikten ıssızlaşmış halde; aceleci, telaşla, koşturuyor günümüz insanı.
Yetişilecek yerler, alınmamış mülkler, bitmemiş intikamlar, dinmemiş öfkeler, yüzleşilmemiş umutsuzluklar, tükenmiş umutlar var çünkü.
***
Aslında en büyük, gerçek cahillik, sevgisizlik değil mi?
Bunca hoyratlık, bunca zalimlik, bunca kötülük, boşuna değil.
Hiç ölünmeyecekmiş gibi, gerçekleşiyor bütün kötülükler.
Günümüzde en büyük kötülük, insanın insana ettiğinden doğuyor.
Günümüzün en büyük zulmü, insanın insana yaptığında, kendisini gösteriyor.
Günümüzün en berbat hoyratlığı, insanın insana davranışından yansıyor.
Günümüzün en büyük eşitsizliği, insanın insan için yaptıklarında, yeşeriyor.
***
Sevgisizlik, yüzyılımızda, artık insanın aidiyeti oluyor sanki.
Hani Can Yücel'in bir şiirinde dediği gibi:
"Neredeyse ışığa inanmaz olacaktık
Öyle büyüyordu ki içimizdeki karanlık"
Oysa ne çok şefkate ihtiyacı var insanın.
Ne çok sevgiye. Ne çok güzelliğe.
Ne çok akla. Ne çok iyiliğe. Ne çok sarılıp, sarmalanmaya.
***
Birbirini çok sevmeye, ne çok ihtiyacı var insanın.
Birbiri ile anlaşmaya. Birbirini anlamaya, ne çok ihtiyacı var insanın.
İnsanın insanı anlarken, en yüce değeri 'sevgidir'. İnancın, aklın, insanın ışığı, sevgidir.
Sevmeyi bilmeden, sevgiyi hissetmeden, sevgiyi içimizde bir çocuk gibi doğurmadan; en güzel, en iyi, en yüce olanı, anlamak mümkün değil.
İnsan sevgiden uzaklaştıkça, yaşamla birlikte, ölümü de anlamsızlaştırır.
İşte gerçek insan için, en büyük tehlike de budur.

YAZARIN BUGÜNKÜ DİĞER YAZILARI
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA