İzmir, dün çok keyifli ama bir yanıyla da, hüzünlü bir toplantıya tanıklık yaptı. İzmir'de sayıları bine kadar düşen Levanten ailelerin temsilcileri ile Avustralya'dan İtalya'ya kadar farklı ülkelerden, kökleri hala İzmir'de olan Levanten ailelerin bazı üyeleri; "Levantenler" "Geçmiş-Bugün-Gelecek" başlıklı, önemli bir sempozyumun şemsiyesi altında buluştular. Buluşma, hep 'dokunaklı kavuşmaları' da içerir; bu sempozyumun içinde de saklı hüznü, burukluğu vardı. İzmir Ticaret Odası'nın, Ege Seyahat Acenteleri Derneği Başkanı, İzmirli Levanten Alex Baltazzi'nin önerisiyle düzenlediği; bu önemli, kalıcı izler bırakacak sempozyum için, İzmir'in tarihsel mirasına hep duyarlılık gösteren, sahip çıkan oda başkanı Ekrem Demirtaş'a, yürekten teşekkür etmek gerekli. İzmir Ticaret Odası, İzmir için güzel işler yapıyor. 'Levantenler' başlıklı bu sempozyumun, İzmir Ticaret Odası'nın 125. kuruluş yıldönümünü kutlarken düzenlenmesi de, çok anlamlıydı. Çünkü Levanten tüccarlar, İzmir'in ekonomik geçmişinde, bugünlere ulaşmasında, dışa açılımında, her zaman çok önemli rol oynadılar. Levanten sözcüğünün karşılığını da, hemen özetleyelim. Levanten; Osmanlı'da özellikle Tanzimat'ın ardından liman kentlerinde yoğunlaşmış, genel olarak ticaretle uğraşan, Müslüman olmayan Hıristiyan Avrupalı azınlıklara verilen isim. Fransızca'ya 1500'lü yıllarda giren Levanten sözcüğünün gerçek anlamı ise 'Ortadoğulu, Yakındoğulu, Doğu Akdenizli' karşılıklarında bütünleşiyor; Levant 'Güneşin doğduğu yer' olarak da tanımlanıyor. Levantenleri birleştiren en önemli öğe ise 'katolik inancıydı.' Ama 'ticaret' yapan Levantenler, 'ticaret yapabildikleri her toprağı', süreç içinde 'vatanları' saymışlar; kendi kültürlerini, sosyal yaşamlarını, dillerini, bulundukları o ülkelere taşımışlardı.
***
Sempozyum, İTO Başkanı Ekrem Demirtaş'ın, nitelikli konuşmasıyla açıldı. İzmir'de Levantenlerin tarihinin 1200'lü yıllara kadar gittiğini vurgulayan Demirtaş, Venedikliler ve Cenevizliler'e verilen haklarla, İzmir'de ilk Frenk Mahallesi'nin kurulduğunu hatırlattı. Elbette, 1539-1612 yılları arasında, Fransa, İngiltere ve Hollanda'ya ticari imtiyazların verilmesinin; İzmir'deki Levanten nüfusunun çoğalmasında, en önemli neden olduğu da, gündeme geldi. Levantenler, İzmir'e ticaretle paralel; ekonomik, sosyal, kültürel gelişmeyi; çok sesli, çok uluslu bir görüntüyü taşıdılar. İzmir, aynı zamanda, o yıllarda farklı dinlerin
'kardeşlik ve barış' duygusu içinde yeşerip, yaşadığı;
'inanç' özgürlüğünün simgesi olan bir kent haline geldi. Demirtaş'ın, önemle üzerinde durduğu bir diğer konu, Levanten tüccarların yüzyıllar boyunca, İzmir ekonomisine yön ve güç veren görüntüsüydü.
***
Gerçekten de
'İzmir Limanı, Aydın Demiryolu, Körfez Vapurları' gibi yatırımlar için kurulan dönemin şirketlerinde, hep Levantenler vardı; katılımcı ve öncü rolündeydiler. Aslına bakarsanız, bugünün İzmir'inde de, Levantenlerin önemi çok büyüktür.
'Arkas, Dutilh, Aliberti, Giraud, Baltazzi, Sponza' ve benzeri değerli ailelerin, kent ekonomisine katkıları, hala İzmir'de kalmak konusunda kentle aralarında geliştirdikleri hassas aidiyet duyguları; ticari faaliyetlerini İzmir'de
'vergi rekortmenlikleri' ile taçlandırmaları, kent ve kentliler için
'unutulmaz'dır; hep
'övgü' almış,
'sevgi' üretmiştir. Demirtaş'ın, iki yıl önce yitirilen, İzmir'de yardımseverliğin, sosyal yaşamın simgesi olmuş sevgili Marika Corsini'yi de,
'rahmetle' ve
'saygıyla' anması, ayrı bir güzellikti.
"Levantenleri 'öteki' olarak değil, 'biz' olarak görüyoruz" diyen Demirtaş'ı kutluyoruz.
(Ayrıca bu organizasyona önemli katkı veren tarihçi Fikret Yılmaz'ı da unutmamak gerekli.)
***
Laetıa Missir'den, Dr. George Vassiadis'e; Achielleas Chatziconstantinou'dan, Anthony Wynn'a; George Poulimenos'tan, Fahri Dikkaya'ya; Eda Kaçar'dan, Willem Daniels'e; Craig Encer'den, Dr. Ahmet Efendioğlu'na kadar çok değerli konuşmacıların buluştuğu sempozyumda; dikkat çeken önemli bir isim de, ünlü tarihçi Philip Mansel'di. 2008 yılında Le Monde Diplomatique'te, İzmir'in tarihsel gelişimi üzerine kaleme aldığı yazıda,
"Aynı anda bir 'Akdenizli', bir 'Avrupalı', bir 'modern', bir 'kozmopolit' kimliğe sahip İzmir; tanımlanması zor ama 'zenginlikle farklılıkların birlikte yaşamasını beraber başarma potansiyeline' sahip bir kenttir" diyen Mansel;
'Levantenlerin arayışında: Smyrna, İskenderiye, Beyrut' başlıklı, mükemmel bir konuşma yaptı. Üçünün de
'kordonu' olan bu özel kentlerin, Levanten aynasından yansıyan ortak özellikleri, Mansel'in
'bu şehirler yüce şehirlerdir' tanımlamasında buluştu. Ne diyelim; şehirler, kendisi de bir Levanten olan şair Kavafis'in
'şehir' adlı şiirinde vurguladığı gibi; insanın peşini zengin geçmişleriyle de, hiç bırakmıyorlar.
Son nokta:
"Bu şehir arkan(ız)dan gelecektir."