Bu gelişmenin iki boyutu var. Önce Denizli'de tam bir işgüzarlık örneği sergilendi. Yerel yönetim, içki içilen alanları "bir sokakta" toplamaya yönelik isteğini gündeme getirince konuya dikkat çekildi. Ardından aslında uzun zamandır Türkiye'nin bazı illerinde uygulanan, kamu alanlarında içki içilme yasağına; yeni iller, özellikle "öğretmen evi" örnekleriyle eklendi. Bu eklenmelerle birlikte, Türkiye'de çeşitli kamu kuruluşlarına ve yerel yönetimlere ait mekanlarda içki içilmesinin yasak olduğu il sayısı ise 62'ye yükseldi. Dikkatler bu doğrultuda toplanmışken, içkiye karşı "üstü örtülü tutum"da, yeni bir gelişme yaşandı. Bugünkü noktaya getiren süreç, 14 Ekim 2005 tarihinde İçişleri Bakanlığı tarafından tüm illerin Valililiklerine gönderilen bir genelge ile başladı. Bugün tartışmaları süren genelgede; mülki amirlerden, özetle içkili yer bölgelerini, adres ya da nokta olarak değil, ama özellikle bir "alan" olarak tespit etmeleri isteniyordu. Genelgede elbette müktesep hakların korunacağı, daha önce alınmış içki ruhsatlarının iptal edilmeyeceği de vurgulanıyordu. İçkili bölgelerin, konut alanlarıyla, gürültüye duyarlı noktalarda açılmaması gerektiğinin de altı çiziliyordu. Buraya kadar her şey normal. Ya da öyle görünüyor... İşin "üstü örtülü yasak" kısmı ise genelgenin kendisinde; kendisini ele veriyordu.
AKLA DÜŞEN SORULAR
Sorular hemen akla düşmeye başladı: - Amaç Türkiye'nin içki içilen bölgelerinin bir haritasını mı çıkarmaktı? Aslında genelgenin özündeki "istek", bu konudaki tartışılan gelişmeleri ortaya koydu. "İçkili Bölge" belirlenmesi talimatı, doğal olarak kendi karşıtını, yani "İçkili Olmayan Bölgelerin" de belirlenmesini gerektirecekti. Yani genelge "içkili bölge" dışındaki alanlarda satış noktaları hariç, lokanta ve restoranlarda ya da benzeri mekanlarda, "içki satışı"nı yasak kılacak, "içki ruhsatı" taleplerine baştan set çekecekti. Yasağın "üstü örtülü" olmasının özü buydu. Sonuçta dolaylı bir yasak bu. Özellikle, elde ettiği gelirler ve gelişme açısından Dünya Turizm Örgütü'nün verilerine göre, turizmde dünya liginde 8. sıraya oturmayı başarmış bir Türkiye'de; turizm noktalarında ortaya çıkacak böylesi bir haritanın, turizmi her açıdan sıkıntıya sokacağı tartışma götürmez. İlk tepkileri de hemen aldı sayılır. İlk tepki, yurtdışına çıkan dört vatandaşından neredeyse birinin Türkiye'ye turist olarak geldiği Rusya basınından yansıdı. Rusya'nın etkin gazetelerinden biri olan Novie İzvestiya 1 Aralık 2005 tarihli sayısında, Türkiye'deki içki kısıtlamalarını dünya sayfasının manşetine taşıdı; "Turizm Cenneti'ne kuru yasa" başlığıyla haber yaptı bile. Hatta haberin girişinde, Türkiye'ye hafif gülümsercesine, "bizim turistler artık bira içmek için denize açılmak zorunda kalabilirler" deniliyordu.
SABAH AKDENİZ'İN HABERİ
Bu gelişmeler sürerken, bugünkü tartışmalar öncelikle SABAH Gazetesi'nin Akdeniz ilavesinin manşetinde başladı. Geçtiğimiz pazar günü SABAH Akdeniz'de "Kırmızı Harita" başlığıyla yayınlanan haber, turizmin başkenti Antalya'nın İl Genel Meclisi'nde 5 Aralık Pazartesi günü, Antalya'nın kırmızı noktalarının oylanacağını vurguluyordu. Bu uyarıcı haber, gündeme düştü ve herkesin dikkatini İçişleri Bakanlığı'nın genelgesine yöneltti. İl Genel Meclisi üyeleri de SABAH Akdeniz'in gündeme getirdiği haber sonrasında, sözkonusu oylamayı bugüne erteledi. Dün İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun söyledikleri dikkat çekicidir, doğrudur. Bakan Aksu, "Biz kırmızı sokak projesi istemedik" diyor. Haklı istemediler. Bakan Aksu, "Tarihi, kültürel ve turistik özellikleri olan caddeler öncelikle içkili yer bölgesi olarak tespit edilecek veya içerisinde işyerinin bulunduğu iş merkezi, pasaj gibi yerlerde de açılabilmesine yönelik bölge tespitlerinin yapılması sağlanmalıdır" diyor. Kanımca bu da doğrudur. Müktesep hakların korunacağı da. Ama bir başka doğru daha var: O da tespit edilen içkili bölgelerle birlikte, "içkili olmayan yani mekanda içki satışının yasak olduğu" bölgelerin de, doğal tespiti. Bir doğru da, bu işin özünün Türkiye'nin içki içilen "kırmızı haritası" nın çıkarılması isteği. Zaten bu genelge doğrultusunda Türkiye'nin tüm illerinde, zorunlu olarak benzer çalışmalar başladı bile. Böylesi bir genelgeyi, doğallıkla hiçbir mülkü amir gözardı edemeyeceğine göre, bugün Antalya, yarın Adana, daha da yarın belki İzmir ve diğerleri... Örneğin siz bu yazıyı okuduğunuz saatlerde, Antalya'nın "kırmızı noktaları oylanıyor" olacak. Geleceğini elbette tarım gibi değerlerinin yanı sıra, tamamen turizmin üzerine kuran, turizmin başkenti niteliği taşıyan bu bölgede, birçok ilçenin bazı alanlarında belki içki sunulması "yasak" olacak. Her konuşmasında, kitle turizminin yanında, kültür turizmini ya da alternatif turizmi doğru olarak özendirmeye çalışan Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç, örneğin "Saklıkent Kanyonu" içkili bölge dışında kalırsa, gittiği noktada bir bira içip serinlemek isteyen turiste kim bilir ne diyecek? Ya da Antalya'da Söğütcuması köyüne cip safariyle giden onlarca turist, gittikleri noktada bir kadeh içki içmek isterse, "yasak kardeşim mi" diyeceğiz? Antalya'nın ilçesi İbradı'da, turizme kazandırılmaya çalışılan değerli Altın Beşik Mağarası ve mesire yeri, içkili olmayan bölge sınırlarında kalırsa ne olacak? Sanıyorum üzerinde çok düşünülmemiş, gelecek hesapları hiç iyi yapılmamış, Türkiye'nin imajı değerlendirilmeden harekete geçilmiş, özellikle turizm noktalarında kendi içinde çelişkiler taşıyan bir genelge bu. Belki de "iyi niyetli" bir "işgüzarlık" örneği... Belki AK Parti'nin "içkiye" karşı kendisini zorlayan, utangaç "psikolojik" tepkisinin üstü örtülü ifadesi. Bugün bu kararı oylayacak Antalya İl Genel Meclisi'nin AK Partili Başkanı Bilal Özgür, kendilerinin genelgenin isteklerine uygun olarak bu oylamayı yapmak zorunda olduklarını vurguluyor. Yani sorumluluğu nazik bir şekilde Ankara'ya yıkıyor. Antalya Valisi Alaaddin Yüksel devlet adamı kimliğiyle, yorum yapmaktan özellikle kaçınıyor. Antalya'ya hizmette, iktidardan aldığı desteği de iyi kullanarak, yeni bir yol açan AK Partili Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Menderes Türel ise Antalya'nın turizmin başkenti olduğunun altını kalın bir şekilde çiziyor. Kararlar bazen belki de bizim gibi ülkelerde "delinmek" için midir? Antalya İl Genel Meclisi duyarlılığını göstermek istiyor ise Antalya'nın tümünü "içkili bölge" ilan ederek kendisini bu sürecin dışına taşıyabilir. Aksi halde, ilk kırmızı damgayı yiyecek olan ne yazık ki Türk turizminin başkenti, yılda 7.5 milyon yabancının geldiği Antalya olacaktır...