Son günlerde herkesin dilinde aynı sözcük: Eğitim şart... Ama öğrencileri ilgi ve yetenekleri dışında alanlara yönlendirerek gelecekte arzu etmedikleri bir meslekte çalışmalarına neden olmak, öğrencinin başarılı olacağına inandığı mesleği ise düşlemekle yetinmesini sağlamak... Ne böyle bir eğitimin ne de böyle bir eğitim sisteminin şart olmadığını gösteriyor.
Ben, ilkokul sıralarından beri kendimi sözel alanda geliştiren, bu alanda oldukça başarılı biri olarak biliniyorum. Üniversite eğitimimi tarih, sanat tarihi ya da arkeoloji okuyarak sürdürmek, hatta yüksek lisans yapmak en büyük isteğimdi. Ama bu isteğim şu an maalesef bir hayal... Lise 2'de kayıtlı olduğum düz lisede bölümlere ayrılırken hiç kuşkusuz, sözel bölüme yerleştirileceğimi biliyordum.
Ancak okulda bu bölümün açılmasına yeterli olan öğrenci sayısı sağlanamadı ve başka bir bölüm açıldı. Ben de mecburen bu bölüme yerleştirildim ve kırk yıl düşünsem aklıma gelmeyecek bu olay başıma geldi. Burası küçük bir yerleşim birimi olduğundan başka bir lise de yoktu ve yerleştirildiğim bölüm, istediğim meslekleri üniversite sınavında tercih etme hakkını bana vermediğinden kabus dolu günler başlamış oldu.
Uykusuz geceler, karamsar düşünceler ve geleceğe dair duyduğum umutsuzluklar da yakama yapıştı. Elimde sadece son bir umut kaldı. Onu da YÖK Taslağı'na bağladım. Belki güzel bir şeyler olur diye avunmaya çalışıyorum.
Aklıma bir cümle geliyor, irkiliyorum: Ya umut da biterse... Meltem TUNÇ AHMETBEY / LÜLEBURGAZ