Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ATİLLA DORSAY

Filmin iyi adamı, kötü adamı

Haydi, biz de Ayşe Arman'ın Türkçe fonetiğe uygun olarak taktığı ve Hakkı Devrim'in de onayını alan adla çağıralım: Alyanoy adlı filmde, pardon arkeolojik serüvende, iyi ve kötü adamların rol dağıtımı tamamdır. Ak Parti'nin çatısı altında oynanan bu oyunda, Kültür Bakanı Ertuğrul Günay iyi adam, Çevre ve Orman bakanı Veysel Eroğlu ise kötü adamdır.
Ve ikisi de, elhak, rollerini büyük bir ciddiyet ve inandırıcılıkla oynamakta ve yaklaşan Oscar, pardon Yeşilçam ödüllerinde hak sahibi olacak kadar iyi gözükmektedirler!..
Aslında Günay'ın işi kolay, Eroğlu'nunki zordur. Gerçi sinema tarihinde kötü adamların iyilerden daha çok sevildiği ve hatırlandığı sıkça görülmüştür. Bizde de Ahmet Tarık Tekçe'den Erol Taş'a, Nuri Alço'dan Tecavüzcü Coşkun'a hep böyle olmuş değil midir?
Ancak Eroğlu'nun yaptığını yapmak yine de zordu. Yani, bir Roma hamamı olduğu apaçık belli olan bu tarihsel yapılar bütününü Osmanlı'nın 'Paşa ılıcası' diye takdim etmek, gerçekten de yürek isterdi. Bakanı bunu yaptığı için elbirliğiyle kutlamalıyız!...
Bu tarihi bilmeyen, arkeolojiyi takmayan, kültürler arasında ayrım yapan sorumlu kişi rolünün getireceği tüm antipati, elbette karşı taraftaki oyuncuya da büyük takdir toplayacaktı. Öyle değil midir: kötü adam rolü iyi oynanıp etkili oldukça, iyi adamın da şansı artar. Yine öyle oldu ve Ertuğrul Günay, bu gibi durumlarda kullandığı ince ölçüleri yine ustaca kullandı. Yani, meslektaşı ve partidaşı olan kişiyi fazla incitmeden suret-i haktan gözükmek, çağdaşlık kozunu sonuna dek kullanmak, Tarkan faktörünü tam anlamıyla arkasına almak. Ve bol bol puan toplamak... Tüm hafta boyunca Günay'ın manşetlerden inmemesi ve TV ekranlarından eksik olmaması, işte bunların sonucudur.
Aslında baraj gibi teknolojiye çok yakından bağlı bir olayı gerçekleştirmek, daha çağdaş bir iş gibi gözükür. Bu açıdan, Veysel Eroğlu da kendi açısından haklı gözükebilir. Ama iki şey var. Biri şu: Eroğlu böyle bir sav için yanlış görevde bulunuyor. Tarihsel ve yeri doldurulamaz bir antik yapıyı bir baraja feda etmek, Çevre ve Orman Bakanı'nın işi olmamalı. Bunu savunması daha doğal olan bir sürü bakanlık var.
İkincisi, Türkiye artık eski Türkiye değil. Her açıdan uyanış içinde olan bir ülke. Tarihsel bilinci de çok gelişti, gelişiyor. Artık (başka açılardan mekanı cennet olası desek de) rahmetli Menderes'in emriyle Dolmabahçe-Karaköy arası sahil yolunda, Vatan veya Millet caddelerinde yapılmış (Sinan eserleri dahil) tarihsel yapı kıyımı, Sultanahmet'in göbeğinde inşa edilen Adalet Sarayı, Antakya'da bir gecede 'eski' diye yıktırılan Roma köprüsü gibi şeyler olmuyor, kolay kolay da olmaz.
İşte Eroğlu bu noktayı atlamış olmalı. Günay ise tam tersine bunu iyi kavramış. Bu da ona sık sık, "Ak Parti'nin en çağdaş yüzü" gözükme fırsatını ve de filmin iyi adamı rolünü getiriyor. O da bu rolü tüm incelikleriyle oynuyor. "Helal olsun"dan başka ne denebilir?

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA