Bir TV kanalı "Yaşam Ustaları" diye bir "dizi" hazırlıyormuş (Kanal B). Değişik kişilerle "yaşam sohbetleri" yapıyorlarmış... Bunlardan biri de "İsmet Sezgin."
Programın yapımcıları bizi aradılar:
İsmet beyle yapacağımız çekimde sizin de bulunmanızı istiyoruz.
Çekim dün öğleden sonra Sezgin'in evinde oldu.
Bize "İsmet beye dair" sorular sordular.
Anlattık.
***
TV çekiminden sonra İsmet Sezgin bizi bir kenara çekti: Biraz konuşalım.
Konuştuk.
Eski Devlet, eski Maliye, eski İçişleri Bakanı, eski TBMM Başkanı İsmet Sezgin "aman dikkat" dedi:
- Güneydoğu'daki bölücü terörün arkasında dış odaklar var.
Yine "aman dikkat" diye devam etti: Böyle zamanlarda 3 şey çok önemli.
1. Olay günlük politika ve partiler arasında çekişme malzemesi yapılmamalı.
2. Devlette uyum çok önemli.
3. Her kafadan bir ses çıkmamalı.
***
Bu arada bir de "anısını" anlattı. Rus İçişleri Bakanı bir gün İçişleri Bakanı İsmet Sezgin'e bir "zarf" vermiş:
- İçinde size yapılacak suikastın planı var... Dikkatli olun, önleminizi alın.
Suikast "PKK suikastı."
***
Dün de yabancılar "içimizdeki her şeyi" biliyorlardı.
"Bakanımıza suikast hazırlığına" kadar.
Bugün de bazı yabancı devletler "bölücü terör örgütünün arkasındalar."
***
İsmet Sezgin'le vedalaştıktan sonra uzun uzun düşündük: ŞemdinliYüksekovaHakkari'de "olaylar olurken ve olayların sonrasında" devlette uyumdan bahsedilebilir mi?
"Evet" diyen beri gelsin.
***
Devleti bırakalım "iktidar partisi ve hükümet içinde" uyum var mı?
"Yetkisi olan" da konuşuyor.
"Olmayan" da konuşuyor. Yani "ağzı olan konuşuyor."
Bir yandan "yargı kararını beklemekten" söz ediliyor.
Bir yandan da olaylarla ilgili "kesin yargılar" belirtiliyor.
***
Demokrasilerde "çokseslilik" esas.
Ama çokseslilik "herkesin, aklına eseni söylemesi" mi?
"Disiplin" denilen kavram sadece "asker" ya da "polis" için mi geçerli?
"Parti içi" disiplin diye bir şey yok mu? Veya "hükümet içi disiplin."
***
Siyasetçi sadece "ne söyleyeceğine" değil, "ne söylemeyeceğine de" özen göstermeli.
Hele konu "Güneydoğu" ise.
Ve siyasetçi "kameraların dayanılmaz cazibesine" her zaman esir olmamalı.
Hele konu "bölücü terör" ise.
***
Başbakan'ın Hakkari ziyareti bile "iç siyaset malzemesi" yapıldı.
Bir devlet yöneticisinin, ülkenin bir bölgesine gidişini "kahramanlık" veya gitmeyişini "korkaklık" gibi göstermenin kime yararı var? Olsa olsa PKK'ya yararı olur.
***
Ortalığın böylesine toz, duman olduğu, devlette uyumsuzluğun gözle görünür hale geldiği bir dönemde, "devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını gözetmekle" görevli ve yetkili olan sayın Cumhurbaşkanı (Anayasa-Madde 104) acaba ne düşünüyorlar?
***
Devlette bir "otorite zaafı" mı var, yoksa "dağınıklık" mı?