Bir kurultay daha geçti. Bugün kentlerine dönecek olan delegeler "çoluk çocuklarına, partililere, partisizlere" kurultaya dair ne anlatacaklar?
"Kavga, dövüş" dışında.
***
CHP "yanlışı" tartışıyor. CHP "Baykal'ı, Sarıgül'ü" değil, önce "kendini" tartışmalı.
Eğer bunu yapamazsa CHP "bocalamaya devam eder."
Toplum "bu kurultaya ne kadar önem verdiğini" gösterdi.
TV'lerin canlı yayınları, gazetelerin manşetleri, toplumdaki heyecan "bunun göstergesi."
Ama kurultay "topluma güven vermedi."
***
Kurultay, CHP'nin "bazı mesajları vermesi bakımından" büyük fırsattı.
"Ekonomi... Dünya meseleleri... Irak... Alternatif projeler."
Bu konularda "söyleyecek tek sözü olmayan parti" iktidar alternatifi olabilir mi?
***
Mustafa Sarıgül "partiyi taşıyacağım" diye gerçekten "büyük bir yürüyüş" yaptı.
Anadolu'yu "harmanladı."
Ama Sarıgül "adaylığı bile" taşıyamadı. Kurultay salonunda, karşısındakine patlattığı yumruk, aslında "kendi ayağına sıktığı bir kurşundu."
***
Mustafa Sarıgül "460 oy" aldı. Bu 460'ı "herkes iyi okumalı." Sarıgül de, Deniz Baykal da.
460 oyun "en az 200'ü" Sarıgül'ün oyu değildir. "Baykal'a kızgınlığın" ifadesidir.
***
Daha önce Deniz Baykal'ın karşısına çıkan ve "parti sicilleri" üzerinde en ufak tartışma bulunmayan, "akçalı konularda" kendilerine tek söz söylenemeyen Erol Tuncer ile Ertuğrul Günay "400 barajının" sınırında kalırken...
Nasıl oldu da Sarıgül "460'ı yakaladı?"
Bugün ne Sarıgül "460 benim anamın ak sütü gibi helal tabanım" diye öğünmeli... Ne de Deniz bey "ben daha fazla aldım" diye, 460'ı küçümsemeli.
***
Özetleyecek olursak...
"Kaynayan kazan kapak tutmaz." CHP'de kazan kaynamaya devam ediyor.