Cezmi Kartay... Yıllarca valilik yaptı... 1983'te Sosyal Demokrasi Partisi (SODEP) kurucuları arasında yer aldı... Partinin başkanı Erdal İnönü idi... Milli Güvenlik Konseyi İnönü'yü veto edince... (23 Haziran 1983)
Cezmi bey genel başkanlığa getirildi. (27 Haziran 1983)
Sonra "sular duruldu." Cezmi Kartay "emaneti, İnönü'ye geri verdi."
"Sol siyasetin" saygın isimlerinden. "Parti vicdanının" temsilcilerinden. Şimdi köşesine çekilmiş, CHP'yi izliyor. Ve dudaklarından şu sözler dökülüyor:
- Yazık ettiler... Gönlümde derin bir ıstırap var... Tarifsiz kederler içindeyim.
***
Siyasetin "fazlaca içinde olanlar" değişik şeyler düşünürler.
Kurultayla "ilgili olanlar" ise birbirlerini suçlamakla meşguller.
Ama "artık köşesine çekilmiş, gelişmeleri yukarıdan izleyen" Cezmi Kartay gibiler ise...
Gerçekten "tarifsiz kederler" içindeler.
***
Günlerdir "CHP kulislerinde" dolaşıp, duruyoruz.
"Ben şuraya adayım" diyenlere bakıyoruz.
Ve sonra da "zaman tüneline" bir göz atıyoruz.
Bazı "şöhretler" sinema filmi gibi hafızamızda geçit resmi yapıyor:
Prof. Dr. Turan Güneş gibi.
Prof. Dr. Uğur Alacakaptan gibi. İsmail Hakkı Birler gibi. Hasan Esat Işık gibi. Bunlar da sol siyasetin "deve dişi gibi" isimleri.
Kimi Dışişleri Bakanlığı (Turan Güneş) yaptı.
Kimi Milli Savunma. (Hasan Işık). Sahi bu "güçlü isimlerin" partide geldikleri "en üst koltuk" neresiydi?
Hemen söyleyelim:
Dördünün de CHP'deki "en yüksek rütbeleri" Genel Sekreter Yardımcılığı idi.
***
Uzun enflasyon yılları "siyasete de yansımış."
Makamlar "ayağa düşmüş."
Hani "İslam'ın şartı beştir... Altıncısı da haddini bilmektir" denir ya...
Bu söz "özellikle bugün... Ve yine özellikle CHP'de ben de şuraya gelivereyim diyenler için" öylesine geçerli ki.
***
Askeri yönetim siyasi partileri feshetmiş, mallarını hazineye devretmişti. (16 Ekim 1981).
Partilerin tabelaları sökülmüştü.
Aradan yıllar geçti.
CHP yeniden açıldı ve Deniz Baykal da Genel Başkanlığa seçildi. (9 Eylül 1992).
O kurultayda Deniz beyin karşısında "saygın bir rakip" vardı.
"Eski bakanlardan" Erol Tuncer. Divan Başkanı "Genel Başkanlığa Deniz Baykal seçilmiştir" diye açıklama yapınca...
Erol Tuncer elini kaldırmıştı:
- Söz istiyorum.
Ve kürsüye yürümüştü. 1346 delegenin, binlerce izleyicinin önünde, Genel Başkan Deniz Baykal'a sarılmıştı:
- Sayın Genel Başkanım... Sizi ilk kutlayan ben olmak istedim... Başarılar diliyorum.
***
Siyaset elbette "mücadele" ister. Ama biraz da "zarafet" gerektirir. "Nezaket" gerektirir. Dün CHP kulislerinde bu "Erol Tuncer inceliğini" aradık, durduk.
Ama ne gezer.
Artık moda "kabalık... Argo... Saygısızlık."
Parti "hiyerarşisi" alt üst olmuş. Hani "kadın kocasını, öğrenci hocasını takmıyor" derler ya...
Aynen öyle.
***
Recep Tayyip Erdoğan, AKP kongresinde "beraber yürüdük biz bu yollarda" şarkısını söylemişti.
Yarın CHP Kurultayı'nda Deniz Baykal "nazar mı değdi bize, düştük bu hale neden" şarkısını söylese, yeridir.