Kütahya Cezaevi'ni geziyorduk. 5 yıl mahkumiyeti kalan Bayram Kaygısız hemen ayağa kalktı, "kendisini mahkum eden Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Mehmet Akarca'nın" eline sarıldı:
- Hoş gelmişsin hakimim.
Hakim ile mahkumun "mahkemeden sonraki ilk karşılaşmasıydı."
Hakim bey duygulandı.
- Nasılsın Bayram, iyi misin?
- Ellerinden öperim hakimim.
***
Bayram Kaygısız cezaevinde "resim yapıyor."
"Çini yapıyor."
Yaptıkları "satılıyor." Hem "devlet" kazanıyor, hem de "Bayram."
Ayrıca "sigortası yatırılıyor."
***
- Bayram, geçmiş olsun, ne ettin?
- Bir anlık öfke... Keşke öfkeme hakim olabilseydim.
- Öldürdün mü?
- Evet.
- Kimi?
- Öz amcamı.
- Nasıl oldu?
- Kütahya, Makine-İkmal'de şofördüm... Bir anda her şey oldu, bitti... Pişmanım ama ne fayda.
***
Ahmet Akdeniz "yaralama" suçundan 4 yıl 2 ay almış. 11.5 ayı kalmış.
Murat Gökpolat "cinayetten, dama düşmüş." 4 yılı kalmış.
Hamdi Kara yurt dışından "yasa dışı yolla" araba getirmiş. 5.5 ayı kalmış.
Rıza Akbulut "gasptan yatıyor." 1.5 yılı kalmış. Kimi "çinicilik" öğrenmiş, kimi "ayakkabıcılık."
"Arı gibi" çalışıyorlar.
***
Cezaevinin "Ayakkabı Atölyesini"
dolaşırken "ustalardan birine" sorduk:
- Kimsin, necisin?
- Ben Uşaklı Remzi Toklu'yum... 4 yılım kaldı... Burada kunduracılık yapıyorum.
Diğerine döndük:
- Ya sen?
- Ben Yakup Şahin... Kütahyalıyım... Allah kimseyi düşürmesin bir cahillik yapıp, düştüm... 5 yılım kaldı... Burada ayakkabıcılık mesleğini öğrendim.
***
Cezaevinin koridorunda bir yazı okuduk:
"Ulusun ve yuvan seni yine bekliyor... Buradan onlara yararlı olarak dön."
Onların "yararlı olarak dönmeleri için" her şeyin yapıldığını bizzat gördük.