YÖK yasasındaki değişiklik tasarısının TBMM'den geçip, Çankaya'da "incelemeye" alındığı gün, Avrupa'dan telefonla arandık... Öğrendik ki "Avrupa bilim çevreleri de" konuyu "incelemeye" almışlardı.
Bizi arayan, Almanya'daki "Siyaset Bilimi Hocası" Harun Gümrükçü'ydü.
Merkezi Hamburg'da bulunan "ATA Enstitüsü"nün direktörü.
Enstitüyü kuranlar Türk ve Avrupalı bilim adamları.
Enstitünün "üyesi" olduğumuz için, çalışmalar bize de bildiriliyor.
ATA Enstitüsü'nün "araştırması" sonuçlandı.
Ve Harun Gümrükçü bir "rapor" yolladı.
***
Biz konunun "imam hatip" boyutuyla meşgulüz.
Avrupa ise konuya "Başka pencereden" bakmış.
"Üniversitenin özerkliği... Araştırmaya ayrılan pay... Türk üniversitelerinin kalite yönünden Avrupa ve Amerika üniversiteleri ile rekabet edebilirliği... Modernleşme ve değişimde üniversitenin rolü" penceresinden.
***
Harun Hoca'dan "özet" istedik. Hoca'nın yazdığı özet "21 sayfalık bir makale."
Buraya "hepsini" yazabilmemiz mümkün değil.
Özeti de özetleyecek olursak:
***
Bologna Üniversitesi'nin 800. yılı kutlaması vesilesiyle, Avrupalı 430 rektör, eğitim-öğretim sisteminin modernleşmesi amacıyla bir bildiriye imza attılar (1988).
On yıl sonra Sorbonne Üniversitesi'nin 800. yılında yine bir "bildiri" imzalandı (1998).
Ardından İtalya-Bologna'da bir toplantı daha düzenlendi... Ve 29 ülkeden 31 bakan "Bologna süreci" diye bilinen bildirgeye imza koydu (Temmuz-1999).
2001'de Prag'da yapılan konferansta, aynı bildiriyi imzalayan devlet sayısı 33'e yükseldi.
Ve 2003'teki "Berlin Zirvesi"nde, imza atan Bakan sayısı 40'ı geçmişti... Bu toplantıya Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik de katılmıştı.
Altında "imzamızın" bulunduğu bildirinin temel hedefi şu: Kendi içinde uyumlu, birbirini karşılıklı olarak tamamlayan ve rekabet gücü yüksek bir Avrupa Yükseköğretim Alanı yaratmak.
***
Yani "dünya üniversal sisteminin" en büyük reformu.
Türkiye'de üniversiteye başlayan öğrenci ikinci yılı Sorbonne'da, üçüncü yılı Londra'da okuyabilecek.
Ve Berlin'den mezun olabilecek. Türkiye "Avrupa üniversitelerinin kalitesini" denetleyecek.
Avrupa da "Türkiye'nin."
Türk hocalar "Avrupa'da ders anlatacak." Avrupalılar da Türkiye'de. Türk üniversitelerinin verdiği diploma "bütün dünyada geçerli olacak."
Ve üniversite bitiren gençlerimiz "Amerika'da, Avrupa'da okuyanlarla rekabet edebilecek."
***
Hiç kimse bize "gelin, Bologna Süreci'ne katılın" diye çağrıda bulunmadı.
"Israrı" biz yaptık. "Bu sürece dahil olacağız" diye. Yaptığımız da "doğruydu." Ama ya daha sonra izlediğimiz yol?
***
Bologna süreci Türkiye'ye "büyük olanaklar" sunuyor.
Tabii "büyük sorumluluklar" da yüklüyor. Üniversiteleri "mali yönden güçlendirme" sorumluluğu.
Üniversiteleri birer "bilgi üssü" haline getirme sorumluluğu.
Bunun için "çağdaş bir üniversite reformu" yapma sorumluluğu.
***
"Avrupa'dan gelen raporu" okuyunca bir kez daha gördük ki, "Türkiye'de, havanda su dövülüyor."
YÖK'te yapılmak istenen düzenlemenin "altına imza koyduğumuz bildirilerle... Yüksek öğretimde kalite arayışıyla... Çağdaş reformla" uzaktan, yakından ilgisi yok.
Ve ne kadar acıdır ki "konunun bu yönünü tartışan da yok."