ALMANYA sınavını hemen öncesinde kafamızda oynayalım. Bulabilir misin şundan daha iyi bir senaryo? İlk çeyrekte sadece 6 sayı ye. 14. dakikada 22-10 öndeyiz. Haydi hayalleri biraz daha coşturalım. Ömer Aşık-Enes NBA MVP'si Nowitzki'yi pota altından öldüre öldüre hem üretiyorlar hem de Dirk'e çaldırmışız 3. faulü... Herhalde bu senaryoda birileri çıkıp "Hoop; bu kadarı da fazla" der.
Ama fazlası var, eksiği yoktu. Maçı daha başında kazanma inancına ve gerçeğine getirdik. Nowitzki banka, inanılır gibi olmasa bile yanına bizim farkı açma hayallerimizi alarak gitti. "İşte şimdi maç kopuyor" derken 4 dakikada 10-0'la yakalandık Almanlar'a... Bu bölümdeki rakibimiz maalesef kendimizdi. Topu içeri indirmemiz gerektiğini bilmeyenlerin artık dövüldüğü bir ortamda o topları dışarıdan kullandıkları için herhalde şimdi tüm takımımız dizlerini dövüyordur.
Çember altında Kaman'ın haraketliliği ve Almanlar'ın boyut avantajınin ikinci yarı için "Acaba pota altını hücum ribaundlarıyla, skor üretimiyle dengeyebilirler mi?" diyenlere biz kafamızda "Ne mümkün! Biz savunma takımıyız. Tabii ki izin vermeyiz" yanıtını veriyorduk. Ama ikinci grubun en az asist yapan takımı Almanya'nın 11 asistine izin vererek onların hücumlarını planladıkları gibi uygulamalarına engel olamadık. Bu turnuvadaki istikrarsızlığımıza bir güzel örneği de son çeyrek yarattı. "Üçüncü çeyrek dağılan savunmamızı mutlaka toplamalıyız" derken bir kez daha 25 sayı yediğimiz bu çeyrek maçın ve ümitlerimizin sonu oldu.