Büyük Britanya, yolumuza devam etmemizi sağlayan Polonya galibiyetine önlenemez fiziksel üstünlüğü ile ulaşmıştı. Bu oyunun değişmeyen ve hiç değişmeyecek kuralı; "Gücün, fiziğin kadar oynarsın." Üstüne basketbol zekanı, takım kurgularını ve takım birlikteliğini eklediğin an adım adım üst düzeye yürürsün.
Fransa, artık yeni Efesli Savanoviç'in kaçırdığı pota altıyla çok kritik maçı bir sayıyla da olsa Sırplar'ın elinden alıp yan grubun yenilgisiz liderliğine ulaşmıştı. Böylesine zor bir maçı çevirmek için oyunun genelinde onların fiziksel artılarını dengeleyecek özelliklerimizi (Başarılı ikili oyunlar, isabetli atışlar ve fundamental farkı gibi) ön plana çıkarmamız gerekiyordu.Ya da onların fiziksel üstünlüğünü ortaya çıkaran hücum ribaundlarına ve fast break sayılarına olabildiğince dur diyecektik. Veya takımın lideri Tony Parker'ı tamamen dışarı çıkararak onları düzensizliğe itecektik.
Orhun Ene, İspanya maçındaki çok yüksek performansa inanarak oyuna çok müdahale etmeden kendi doğamızla, normalimizle Fransa ile baş edebileceğimizi düşündü. Üçüncü çeyreğe kadar doğru giden bu hesap, maçı hep 4-6 sayı geride takip etmemize yol açsa da çeyreğin sonunda Parker attığı ve attırdıklarıyla farkı yarattı. Fransa 10- 0'lık seriyle o ana kadarki en büyük farkı (13 sayı) yakaladı üçüncü çeyreğin sonunda.
ALANA FRANSIZ KALDILAR
Bu tip maçların 40 dakikaya yayıldığını, oyunda her an seri değişiklikler olabileceğini gayet iyi biliyor ve İspanya maçında 16-2'lik seriyi canlı yaşamanın avantajı ile oynuyoruz. Dördüncü çeyreğe "İspanya karşısında yaptık. Niye inanılmaz bir savunma tekrar olmasın?" diye başladık. Orhun da maç içindeki en büyük radikal değişikliğine giderek bölge savunmasına döndü. Fransızlar, zone'a hücumda Fransız kalınca 5-6 dakika içinde önce farkı erittik, sonra da maça ortak olduk. Bu bölüm, gecenin en büyük artısı. İspanya, Fransa, Litvanya, rakip kim olursa olsun, onlardan farkımız yok.
Üçüncü çeyreğin finalinde kimsenin düşünemeyeceği kazanma topuna getirdik maçı. Artı pası da yaptık. Kerem bomboş üçlüğü yakaladı. Şampiyonada çok gördüğümüz gibi şans perisi bazen senin yanında olup o topu çemberden geçiriyor, bazen rakibinin yanında oluyor. Girmeyen o atışa rağmen Emir inanılmaz bir üçlüğü sokarak bizi maça tekrar ortak etti. Bu gecenin en büyük dersi şu: Son topları, son saniyeleri daha bir tartışıp çalışarak ait olduğumuz üst seviye düzeyinde oynamak mecburiyetindeyiz.
Almanya maçında önemli olan düşüncelerin, duyguların ayarını kaçırmamak. Bu bilinçle oynarsak önemli şansımız var.