Geçmiş sezonlarda Semih'in önemli performansları oldu. Kezman veya Güiza sakatlandığında, kulübede olmadıklarında, sahada olan Semih'in müthiş gösterisini izliyoruz.
Ne zaman ki, teknik adamların birinci santrforları kenara gelip, sıralarının gelmesini beklemeye başlıyorlar, Semih'in ayakları da tutuluyor, vuruşları da güvensiz oluyor.
Son Diyarbakır maçında da bu Semih'i izledik. Yönetimin büyük yatırımı, teknik direktörün "ilk fırsatı bekleyen" karar süreci, Semih'i sahada bitiriyor.
Geçen yılların futbolcu üstündeki ağır tahribatı aslında bu ruh hali. Kendini hiçbir zaman güvende hissedemedi. Kimse ona "Önce sensin" demedi. Kötü de oynasa, bir sonraki maç yine 11 şansı olacağına asla inanmadı.
Kulübe kendisiyle rekabet etmezken rahat ve sorunsuz. Ama, "Bunu atamazsam, hoca beni bir daha oynatmaz" diye düşünmeye başladığında da yüzde 50 performans kaybı var.
Bursa maçında Güiza ile Gökhan Ünal'ı seyrettikten sonra, bir kez daha Semih'in ne kadar farklı olduğunu gördük. Ama bunu bizim söylememiz, yazmamız bir şey ifade etmiyor. Aynı duyguyu yönetimin ve Daum'un da Semih'e hissettirmesi lazım.
Sezonun ikinci yarısı ile birlikte yakalanan ivmenin devam etmesi için, Semih Şentürk ve Özer Hurmacı'nın ilk 11 oyuncusu olduklarını bilmeleri gerekiyor.