Türkiye'nin en iyi haber sitesi
OKUR TEMSİLCİSİ OKUR TEMSİLCİSİ - YAVUZ BAYDAR

TFF, UEFA, futbol

Bugün, birkaç okurumuzun uyarıları dolayısıyla, futbola bakıyoruz. Geçen yazdan bu yana dava ve tartışmalarla gelişen kriz büyük bir sektörü ve milyonlarca taraftarı sarsmakta. Peki, bu 'büyük haber' nasıl izlenip veriliyor?

Konumuz, UEFA'nın İstanbul'da yapılan yıllık kongresi. Daha doğrusu, bu kongrenin etrafında şekillenen "şike krizi"nin bir haber olarak nasıl izlendiği.
Arif Bilgin adlı okurumuz, "bu dostane sesin duyulmasını istiyorum" girizgahı ardından şunları söyledi:
"Ben futbolla ortalama ilgilenen sıradan bir vatandaşım, ama SABAH'ı da severek okuyan biriyim. Genelde gazeteyi beğeniyorum. Ama, nasıl desem, bu şike olayının üzerine yeterince gidilmediğini düşünüyorum. Bu hadiseler patlak verene, kulüp yöneticileri davalık olana kadar da futbolumuzun arka bahçeleri beni pek ilgilendirmemişti. Bu soruşturmalar gözümü açtı, ilgimi çekti. Pek çok yakın çevremdeki arkadaş gibi, 'duman varsa ateş olmaz mı" demeye başladık. Ama açık söyleyeyim, gerçekte neler olduğunu anlayamıyorum. Anlamak istiyorum. UEFA'nın büyük adamları gelince ve başbakanla görüşünce biraz daha meraklandım, ama hâlâ karanlıktayım. Sezdiğim şey, yakın bir zamanda gürültü patırtının kopacağıdır. Ama mesele öyle karışık ki. Beni kim aydınlatacak? Gazetede UEFA haberlerinde aradığımı bulamadım. Şİmde ne olacak, kim ne yapacak, futbolumuz nereye gidiyor? Daha fazla mütalaanın şart olduğuna inanıyorum. Ağzı laf yapan çok oluyor, ama bunları çözmek çok zor."
Salih Türker de "nereye gidiyoruz, felakete mi, çözüme mi, her kafadan bir ses çıkıyor, gazetede bunların tercümesini tarafsız gözden izlemekte sıkıntılarım var" diyor.
Belki farkında olmayanlar var, ama şike krizi gerçekten de geçen temmuzdan bu yana ülkenin ilk üç gündem maddesinden biri. Milyonlarca taraftar, yüklü bir finansal tablo, tutuklu ünlü sanıklar, ligin önde gelen takımları, yargı süreci, ve tabii bir de UEFA ucunda, şike olayının hangi sonuçlara yol açacağı. Dallanıp budaklanmış bir tabloda, ayrıca TFF'nin içinde yaşanan sarsıntı, siyasi iradenin bakışı vs de var. Kısaca, sadece futbolla sınırlı kalmayacak, her alana bir şekilde tesir edecek bir durum. Şike olayı her boyutuyla önem verilmesi ve özenle işlenmesi gereken kocaman bir haber.
Okur uyarılarına yol açan mesele, UEFA kongresinin öncesi ve sonrasıyla hiç izlenip izlenmediği ile sınırlı kalsaydı, fazla bir sıkıntı olduğu söylenemezdi. Sayfalara, yapılan açıklamalar ve basın toplantısı demeçleri bol miktarda yansımış durumda. Ama, bunun ötesinde bir durum var. TFF'nin başına gelen yeni yönetimin attığı adımlardan ve aldığı kararlardan tutun, Ankara'nın ve UEFA'nın satır araları dolu mesajlarına kadar herşey, hız kazanan süreç ve daralan zaman nedeniyle, yerli yerine oturtulmaya muhtaç.
Köşe yazarları konuya kendi kişisel perspektiflerinden yaklaşıyor olabilirler; elbette süreç köşelere de -haberin öneminin hak ettirdiği yoğunlukta olmasa da- yansıyor. Ama okurların talebi biraz farklı: her iki uyarıda da "sizden birileri aslında ne oluyor, bu süreç nereye doğru gidiyor, konunun aktörleri hangi gizli veya açık Saiklerle hareket ediyor" gibi soruları analiz etmeli -başka deyişle bunu futbola yarım yamalak aşina okurların da anlayacağı şekilde anlatmalı- gibi bir beklenti çıkıyor.
Bakınca, sayfalarda bunun eksikliği görülüyor. Pek çok açıklama ve gelişme olmuş, ama bunlara bir "objektif" tutma ihtiyacı var. Bunu da sayfada arada sırada yapıldığı gibi gazetenin "spor yazarları sohbeti" ile yansıtmak veya süreç hız kazandığı ölçüde hem analiz hem de grafiklerle olanları ve ihtimalleri okura "tefsir etmek". Şike krizi gerçekten de yakın plan izlemeyi gerektiriyor.
KCK iddianamesiyle ilgili 20 Mart tarihli haber, okur Mansur Akbaş'ın eleştirisine yol açtı. Şu kısa notu aktardı Akbaş:
"Haberin başlığında 'Ersanlı örgüt yöneticisi' denmiş. Birincisi bu. Ersanlı hoca örgüt yöneticisi mi değil mi buna başlıkta karar vermeniz bana yanlış geliyor. Bu adı üstünde, bir iddianame. KCK olayı zaten baştan aşağı karışık bir mevzu. Şüpheli pozisyonundaki insanları hedef tahtasına oturtmamak gerekir bence. İki numaralı hata ise, Ragıp Zarakolu'nun soyadının yanlış yazılması. 'Zarakol' denmiş. Bana göre, her haberde bu isimleri her şeyden önce gözden geçirmek gerekir. Bu tür hatalar sıklaştı gibi geliyor bana."
Zarakol'un ismi sadece haberde değil, fotoğrafta da yanlış yazılmış.
Başlıkla ilgili uyarı da haklı. İlle de o ifade seçilecekse, mutlaka tırnak içinde verilmeliydi. Ersanlı hakkındaki iddia gazeteye değil, savcıya ait.

YAZARIN BUGÜNKÜ DİĞER YAZILARI
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA