BİR gazetede köşe yazarlığı da yapan bir Sabah okuru, geçenlerde bu köşede telefon mülakatlarının banda kaydedilmesi konusundaki yorumumu galiba gazeteciliği tam bilmediğindenanlamamış ya da bile bile çarpıtmış.
Böylece bir yandan gazetecileri mesleki icraattan caydırıcı nitelikte, saçma sapan sonuçlara varırken, kendi okurlarını da yanıltmış.
Şunu yazmıştım: Mülakat yapılan kişilerle sonradan çıkabilecek ihtilaf veya yanlış anlamaları önlemek için gazete bant kayıtlarını mecburi kılmalıdır.
O da demiş ki:
Hayır, bu TCK'nın 133. maddesine aykırıdır, yani izin almadan kayıt yapmak mümkün değildir.
Ben "izin almadan kayıt yapmak mecburi kılınmalıdır" demedim ki!
Çarpıtmaları düzeltelim de itiraz edene de bundan sonra "tefsirde hata" yapmaması için yararı olsun:
133. madde harfiyen uygulanırsa bu ülkede kimse gazetecilik yapamaz hale gelir; yapanların büyük kısmı da hapsi boylar. Gazeteci, mülakatlarda, hassas konularda, lafları doğru aktarmak, zaman kazanmak, arşiv tutmak vs. için teknolojiyi kullanır, buna mecburdur. Yayımlamak için izin ister.
Konuştuğu kişiye kimliğini/mesleğini söylemesi bile, "izin alma" anlamında yeterli sayılmalıdır. Çünkü arayan kişi terzi, itfaiyeci vb değildir, gazetecidir!.
Yani konuşulan kişi, kendisini arayanın gazeteci olduğunu biliyorsa, "off the record" (yayınlanmamak üzere) demedikçe, sözlerinin yayın amaçlı olarak kaydedildiğini de varsaymak zorundadır.
Bunları sadece ben söylemiyorum, bu işi iyi bilen hukukçular da söylüyor. Meslektaşları ve okurları yanıltmaya hiç kimsenin hakkı yok.