İzmir'de 17 aylık bebeğin maruz kaldığı cinsel taciz ve şiddet kamuoyunda büyük şok yarattı. Öyle büyük ki, konu çok sert ifadelerle tartışıldı, okurlar haberlerdeki anlatım ile ilgili tepkileri bir yana bırakıp, bu köşeye gönderilen yorumlarda da faillere lanet yağdırdı.
Ama konu yine de bir değerlendirmeyi hak ediyor. Zira, basında çıkan bir tartışma da bu haberlerin nasıl verileceği ile ilgiliydi.
Bana gelen az sayıdaki şikâyet ise bebeğin fotoğrafının "keşke hiç verilmemiş olması" yönünde temenniler içeriyordu.
SABAH Genel Yayın Yönetmeni Yardımcısı Doğan Satmış', haber gelir gelmez, bebeğin yüzünü alenen gösteren hiçbir fotoğraf kullanmama kararı aldıklarını hatırlattı.
Kullanılan iki fotoğraftan biri bebeği Turhan Çömez'in kucağında, arkadan gösteriyordu. Diğeri ise hastanede bir yatakta, uzak mesafeden, yüzü taranmış şekilde (bir medya sitesinde iddia edildiği gibi ("mozaikleme gereği bile görülmeden" değil!) gösteriyordu.
Suçun niteliği ve yarattığı kamusal travma açısından bakınca, çok ciddi, özel duyarlılık gerektiren bir hadiseyle karşı karşıya gelindi.
Pedofili, genelev ve adi suç eğilimleri gibi unsurların anıldığı bir olayda, "kışkırtıcılık", "intikam nitelikli eyleme özendirme" tuzakları büyük ve kolaydır.
Malum, Türkiye'de genel kabul gören bir meslek ilkesi "şiddeti özendirici ve kışkırtan yayın"ı uygun bulmuyor. Cinsel saldırı mağdurlarının fotoğraflarının yayınlanmamasını öneriyor.
"Şok katsayısı" ve "karşı şiddet olasılığı" yükseldiği ölçüde ihtiyat ve serinkanlı bakış gerekiyor. Toplumun hayli asabi bir süreçten geçtiğini de biliyoruz.
Gazetenin bu haberi veriş biçimiyle ilgili birkaç değerlendirme:
* Bebeğin fotoğrafı yayınlanmasa da olurdu. Ama seçilen iki fotoğraf kimliği yeterince saklayan fotoğraflardır. Bu açıdan bakınca, sakıncalı sayılmamalıdır.
* Manşete kadar yansıyan "hadım etme" fiili, şayet "kastrasyon" anlamında kullanılıyor ise ki öyle anlaşılıyor yanıltıcı olabilir. Zira haberde sözü edilen, "hadım etme" örneği olarak sayılan işlemler, kuvvetli ilaçlama yoluyla suçluları ve suça eğilimli olanları "iktidarsız kılma" (cinsel isteğini yok etme) amaçlı tıbbi işlemlerdir, cinsel organın kesilmesi anlamında algılanmamalıdır.
* Bebeğin cinsel istismara maruz kaldığını anlatırken kullanılan "defalarca tecavüze uğradı" ifadesi akıldan ziyade duygulara seslenmekte ve hassas okurlar için kışkırtıcı etki yaratma potansiyel taşımaktadır. "Cinsel taciz ve şiddete maruz kaldığı" ifadesi yeterli bilgiyi zaten içermektedir.
* Suçun iğrençliğine rağmen, daha inceleme aşamasındaki bir olayda zanlı ve annenin kimliği hukuka aykırı eylem tehlikesi hesaba katılarak korunmalıdır. Zanlının bu aşamada adının verilmesi, ailesi ve yakınlarını da hedef kılabilir.
* Bu ve benzeri duyarlılıklar gözetilerek devam ettirilecek bir habercilik, toplumu aydınlatma ve uyanık tutma bakımından büyük önem taşıyor. Bu olayı "buzdağının tepesi" olarak görmekten vazgeçmemek, ısrarla üzerine gitmek okurlara karşı basının boynunun borcudur.