21 Ekim tarihli gazetenin manşeti, Türkiye'deki yargı ve infaz sistemiyle ilgili bir konuyu gündeme getiriyordu. Yüzbaşı Katili Üç Yılda Çıktı başlıklı habere göre SAT komandosu Yüzbaşı Zeki Şen'i öldürmekten yargılanan üç gençten ikisi 20-25 ay hapiste kaldıktan sonra serbest bırakılmıştı. Üçüncüsü de işlemleri tamamlanınca serbest kalacaktı. Haber, "ceza sürelerinin yetersizliği" esasına göre sunulmuştu.
Özgürlüğünden Yoksun Gençlerle Dayanışma Derneği (Öz-Ge Der) Başkanı Berin Çanlı'dan bu haberle ilgili, uyarı ve itirazlar içeren bir mektup aldım.
Özetle şöyle yazıyor:
"Zeki Şen'in ölümü hepimiz için son derece üzücü ve önemli bir kayıptır. Böyle bir kayba neden olanların cezalandırılması ve tahliye olması gibi konuları kamuoyunun dikkatine sunmak elbette ki gazetecilik görevleri arasında sayılabilir. Ancak haberinizde olay değil kişi hedef alınmakta ve tahliye olan kişiler fotoğraflarıyla yayınlanarak hedef gösterilmektedir. Toplumun kişiye karşı düşmanlığını kışkırtmak yerine, eğer ortada bir yanlış varsa onu göstermek ve onunla mücadele edilmesine yardımcı olmak önemlidir. Nitekim ailenin görüşlerinin aktarıldığı bölümde onlar tarafından bu duyarlılığın gösterildiği görülmektedir. Emrah Eraydın mevcut ceza kanununa göre yargılanmış, belirlenen cezasını yatmış ve tahliye olmak üzere olan bir gençtir. Hakkında verilen karara, bu karara bağlı olarak işleyen sistem ve mekanizmalara yönelik bir eleştiriniz veya öneriniz varsa, tahliye olan gençleri hedef göstermek yerine bu konuda bir kamuoyu oluşturma çabasına girmeniz daha doğru olurdu."
"Katil ve madde bağımlısı şeklinde damgalanan Emrah Eraydın da toplumumuz açısından çok önemli sosyal, yasal ve toplumsal eksiklerin ve hataların sonucunda ortaya çıkan bir başka kayıptır. 8 aylıkken parçalanan ailesi tarafından yetiştirme yurduna bırakılmış, yetiştirme yurtlarında büyümeye çalışmış, 15 yaşında yurttan kaçarak sokaklarda yaşamış, sokaklarda suç ve uyuşturucuyla tanışmış ve 16 yaşındayken sonunda söz konusu vahim olay meydana gelmiştir."
"Derneğimiz, (bu gencin) tahliye sonrası hayata uyum sağlamasına yardımcı olmak için çeşitli çözümler üretmeye çalışmaktadır. Başarılı olacağımız hususunda bir garanti yoktur, başarısızlığımızın bedelini toplum olarak ödemek durumunda olduğumuz unutulmamalıdır."
Muhtemelen önümüzdeki aylarda askere alınacak olan bu genci orada da nelerin beklediği ayrı bir kaygı konusudur. Önerimiz, kişiye değil olaya odaklanmak ve bu linç kültüründen kurtulmaya çalışmaktır. Bu nedenle, hem bu haberin veriliş biçimiyle ilgili olarak hem de benzer haberlerin bundan sonra kamuoyuna yansıtılışı bakımından gereğini ivedilikle yapmanızı rica ederiz."
"Birtakım nedenleri göz ardı ederek doğrudan sonuca bakmak ve her şeyden suça itilen çocukları sorumlu tutup onları tek suçlu olarak damgalamak bilgisizlik ve duyarsızlıktır" görüşünü öne süren Berin Çanlı gazetecilerin ayrıca şu ana faktörlere de bakması gerektiğinin altını çiziyor:
Küçük yaşta evlendirilerek çocuk sahibi olan genç kız ve erkeklerin sorumluluklarını alamadıkları çocuklara sahip olmaları, İç göç ve sorunları...
Devletin terk edilen bu çocuklara yeterince sahip olamaması... Bu çocuklar sokaklarda yaşarken her türlü kişi ve kurumun onları görmezden gelmesi...
Cezaevlerine girdiklerinde herhangi bir rehabilitasyon kurumuna yönelmelerinin sağlanamaması...
Tahliye sonrası bu çocuklara sahip çıkacak kurum ve sistemlerin henüz yerleşmemesi.
Yorum: Bu mektubu, "farklı bakış açısı" içerdiği için buraya aldım.
Şunlar da eklenebilir:
*Cinayetle suçlanıp alt mahkemede mahkûm olan gencin davası sonuçlanmış değil. Dosya Yargıtay'da. Dolayısıyla, hukuk süreci iyice bitmeden bir kişiyi katil ilan etmek doğru değil.
*Gençlerden biri halen 18 yaşının altında. Bu gençlerin, hele reşit olmayanının fotoğraflarla gösterilmesinin "doğruluğunu" da birkaç kez tartışmak gerekir .