Halkın bilincinin ülkenin yönünü belirlediği bu zamanda, akla ziyan gelişmelere de sahne oluyor bu topraklar...
Anadolu'dan İstanbul'a gelmiş, esnaflıktan holding patronluğuna yükselmiş, sahip olduğu varlıkları milyar dolarlarla ölçülen bir girişimciyi düşünün...
Bu girişimci Türkiye'deki olayların gelişimine uyum gösterdiği ve devletle asla karşı karşıya gelmediği için, şimdiki noktaya geldiğinin bilincindedir... Seçilmiş iktidarlar varken demokrasi ile askeri yönetimler varken de otoriter yapı ile arasını iyi tutmuştur. Döviz krizleri yaşanırken koruma duvarları arkasında büyümüş, Özal sonrasında da dünyaya açılmıştır...
Kısacası bu örnek girişimcinin en değerli varlığı, zamana uyum gösterebilen aklıdır...
Ve şimdi bu başarılı girişimcinin çocuklarının Türkiye'nin yarınını "Gezi Ruhu"nda aramalarını, acaba babalarının aklı kabul eder mi?
Ezikler mi yön veriyor?
Bu durum gazeteler ve genel olarak "Medya" için de geçerli değil midir? "Merkez Medyası" olarak bilinen gazeteler, 1997'deki 28 Şubat post-modern darbesinde zamanın ruhunu yanlış yorumladılar. Bu son darbenin 1000 yıl süreceğini yazdılar, haberleştirdiler. Ve bu öngörüleri 2002 genel seçimleri ile tümden çürük çıktı...
Şimdi 2014'teyiz... O yalancı kâhinlerin bugünü ve geçen yıllarda olup bitenleri ve ayıplarını yok sayıp, Gezi olaylarını gazetelerinin varlık felsefesine yapıştırmalarını, şimdiye kadar aklı ve uyumu kendine rehber etmiş sermaye nasıl kabul edebilir? 28 Şubat'ın eziklerinin bugünün Türkiye'sinin medyasında yol gösterici olmaları mümkün olabilir mi?
Ama bu olabiliyor...
Bugün seçmene ve seçilmişlere hakaret ederek ve çarpıtılmış algı üretim merkezlerinin sözcüsü olarak yayın hayatını sürdüren bir yayın organının patronu olan eski ve başarılı aklın sahibi, acaba çocuklarını uyarmıyor mu?
Sahip mi değişti?
Eski Antep'te çok hesaplı ya da cimri olanlar için "Tumanı gümüşlü" denilirdi. Bu kişilerden birinin bir Murat 124'ü vardı ve bu araca sanki Bentley markaymış gibi değer verirdi. Örneğin araca alacağı arkadaşlara kilolarını sorar ve aracın el kitabındaki taşıma rakamı geçilmişse, sıradaki arkadaşını geri çevirirdi.
Bir gece sazdan çıkan ve kendisi gibi içkili olan arkadaşlarının kilolarını sormadan hepsini Murat 124'e bindirdi... Araç yolda ilerliyordu. Bu sırada arkada oturanlardan biri "Ağam şimdi bu araba, 'acaba sahibim mi değişti' diye kuşkulanıyor herhalde" demişti.
Artık yerleşik hale gelmiş şirketlerin, markaların sahipleri olan şimdiki kuşaklardan bazılarının "Gezi Ruhu"nda Türkiye'yi aramalarına bakınca hep bu Antepliyi hatırlıyorum... Acaba bir kuşak sonra beyinlerin yapısı mı değişiyor?