AK Parti Bitlis Milletvekili Vahit Kiler, Haliç'e tepeden bakan ve manzarasıyla ilgi odağı olan Pierre Loti'nin adının değiştirilmesini istemiş...
Kiler, Akşam gazetesinden Hakkı Kurban'la yaptığı söyleşide şöyle konuşmuş:
"Eyüp'teki o meşhur köşkün adı 1934'e kadar İdris-i Bitlisi Köşkü olarak biliniyormuş. Tepenin adı da kayıtlarda 'İdris-i Tepesi' diye geçiyor. Ne var ki, 1934'te, Fransız yazar Pierre Loti'nin ismi verilmiş. Biz bunu öğrendiğimizde Bitlisliler olarak kanımıza dokundu, ağırımıza gitti. Tekrar o tepeye ve köşke isminin geri verilmesi için çalışma yapacağız. Belediye Meclisi kararıyla mı, yoksa bir kişinin kararıyla mı değişmiş onu inceledikten sonra başvurumuzu yapacağız."
Aslında Sayın Kiler'in kıta, ülke, kent ve semt isimlerine fazla takılmaması daha doğru olur.
İsimler ve gerçekler
Örneğin Amerika kıtasına giden İspanyol fatihler (Conquistator'lar) gümüş bulmak ümidiyle "Arjantin" adını vermişler bu ülkenin bulunduğu bölgeye. Oysa Arjantin topraklarından şimdiye kadar hiç gümüş çıkmamış. Bir bölüm İspanyol fatih de rastladıkları yerlilerin altın takılarına bakıp, karaya çıktıkları toprağa "Zengin Sahil" anlamına gelen "Kosta Rica" demişler.
Oysa Kosta Rica Amerika kıtasının en yoksul toprağı.
Magellan, Ümit Burnu'nu dolaşıp açıldığı engin denizde hiç fırtına ile karşılaşmadığı için bu denize barışı ve sakinliği ifade etsin diye "Pasifik Okyanusu" adını vermiş.
Bu denizdeki kasırgaları, deprem sonrasındaki tsunamileri görseydi, bu adı verir miydi Pasifik Okyanusu'na?
İstanbul'un isimleri
Amerika'yı Colomb bulmuş ama bu kıtayı Hindistan sandığı için, bunun farklı bir kıta olduğunu anlayan Amerigo Vespucci Amerika'nın isim babası olmuş.
Rus Çarlığı'nın St. Petersburg'u, Sovyet döneminde Leningrad olmadı mı?
Hindistan'ın başkenti "Yeni Delhi"nin o ülke dilindeki adı "Dehli"ydi. Sömürgeci İngilizler dillerine uyumlu olsun diye bunu "Delhi" yapmadılar mı?
Bize ve özellikle İstanbul'a gelince, isim değiştirmek adeta günlük bir olaydır bu kent için. "Byzantion"'dan "Nea Roma"ya ve "Konstantinopoli"ye, "Asitane"den "İstanbul"a uzanan isimler yelpazesinde, semtlerin, bulvarların, tepelerin, sokakların isimleri kim bilir kaç kez değişmiştir.
Bereket hâlâ "Tarabya"nın "Terapi"den türediğini falan hatırlıyoruz.
Pierre Loti olayı
"Karşı yaka" anlamına gelen "Pera"nın "Beyoğlu" oluşunun çeşitli hikâyelerini bilenlerimiz hâlâ var.
Acaba "Samatya"nın "Matya"sı da Rumca'daki "Göz" kelimesini mi ifade ediyor? Ya da "Galata"daki "Gala" Rumca süt demek değil mi? Bunun gibi "Florya" da "Floiron"dan mı türemiştir acaba?
Bereket Haliç'e bakan tepeye "Pierre Loti"nin (1850-1923) asıl adı olan "Louis Marie Julien Viaud" denilmemiş. Bu Fransız yazar, Osmanlı'nın son döneminde de, Kurtuluş Savaşı'nda da, hep bizi savunduğu için, TBMM 1921'de Pierre Loti'ye şükranlarını sunan bir mektup yollamış.
Neden "Sapphire" demişler?
Ama Nâzım Hikmet Pierre Loti'yi "Çürük Fransız kumaşlarını yüzde beş yüz ihtikârla şarka satan" bir burjuva olarak tanımlamış o dönemde. Hatta 1925'te yazdığı bir de şiiri var Nâzım'ın Pierre Loti hakkında:
"Hatta sen/ sen Pier Loti!/ Sarı muşamba derilerimizden/ birbirimize/ geçen/ tifüsün biti/ senden daha yakındır bize/ Fransız zabiti!"
Bütün bu durumları tartışırken "Kiler" marketler zincirinin sahipleri olan "Bitlisli Kiler ailesi"nin 250 milyon dolar harcayarak yaptıkları gökdelene "İdris-i Bitlisi Kulesi" demek yerine neden "Sapphire" adını verdiklerini anlamak da pek mümkün değil.