Bizim toplumda en sevilen uğraşlardan biri de iktidarlara ve yöneticilere "Öyle yapılmaz, böyle yapılır" diyerek akıl öğretmektir.
Hepiniz bu uğraşın yansımalarına tanık olmuşsunuzdur. Hiç unutamadığım bir sahne var geçmişte tanık olduğum. Taksim'den dolmuşa binmiştim... Cağaloğlu'na gidiyordum.
Karaköy'de trafik sıkıştı. Galata Köprüsü'ne uzanan yolda dakikalarca tıkandık durduk. Dolmuştaki yol arkadaşları, trafiği açmak için hemen çözümler üretmeye başladık. Bu çözümlerden biri şöyleydi:
- Trafik kurallarına uymayan iki şoförü tutuklayacaksın. Bunlardan birini Karaköy'de, diğerini de Sirkeci'de idam edeceksin. İdam sehpalarındaki cesetleri de bir hafta kaldırmayacaksın. Bunları gören şoförler mum gibi olur ve bir daha trafik kurallarını ihlal etmezler.
Sert konuşmamalı
Bu çözüm üretimi çalışmaları, konu siyasete gelince daha da çarpıcı olur ve daha yoğunlaşır. Darbecilerin çözüm üretimi çalışmalarını şimdi yargı önünde olan girişimlere ilişkin iddianamelerden biliyoruz.
Bir de sivillerin mevcut iktidara ve Başbakan Erdoğan'a verdikleri akıllar var ki, bunlar genellikle iyi niyet içeriyor.
Örneğin bazıları Başbakan Erdoğan'a üslubunu değiştirmesini ve her salı günü AK Parti grubunda sert konuşmalar yapmamasını tavsiye ediyorlar. Mümkün olsa bu kesim üyeleri Erdoğan'a "Siyaset yapma" falan gibi önerilerde de bulunacaklar.
Siyaset mesleği
Geçenlerde bu gibi konuları tartışan bir aydınlar topluluğundaydım. O toplulukta bulunanlar da Başbakan Erdoğan'ın söylemlerini eleştiriyorlar ve "O konu öyle değil böyle söylenmeliydi" benzeri görüşler açıklıyorlardı. Ben sadece dinliyordum.
Sonunda bana döndüler ve "Sen ne düşünüyorsun" dediler.
Ben de şu cevabı verdim:
- Ben hayatımda aktif siyasete hiç girmedim. Bir parti kurup aynı yıl tek başıma iktidar hiç olmadım. Arkası arkasına üç seçimi kazanmadım. Türkiye'yi doğrudan ilgilendiren yurt ve dünya sorunlarına ilişkin hiçbir somut sorumluluğum yok. Başbakan Erdoğan ise tüm bu söylediklerimin merkezindeki kişi. Ben ona "Öyle değil böyle konuş" desem acaba bir daha seçim kazanır mı?
Bunları söylerken tabii ki "Aydın sorumluluğu" denilen olguyu unutmuş değildim.
Seçilmişlere karşı sertiz
Ama bir kesim aydının atanmışlar karşısında dut yemiş bülbül gibi olduklarını ve seçilmişlere karşı da insafsızca davrandıklarını aklımdan çıkaramıyorum. Aslında ben de Başbakan Erdoğan'ın yerinde olsam üslubumu yumuşatırım. Her konudaki öfkemi konuşmalarıma yansıtmam.
Neticede Türkiye'nin en güçlü ve hatta "Tek Adam"ı Erdoğan... "İktidar" denilince akla o geliyor.
İngiliz tarihçi Thomas Fuller (1654 -1734) "İktidar sahibi kükremez, fısıldar" demiş ya. Ben de öyle düşünüyorum aslında.
Ama fısıldayarak seçim kazanılır mı bilmiyorum. Ayrıca Turan Güneş'in "Biz siyasetçiler başka insanlara benzemeyiz, vücut salgılarımız bile farklıdır" dediğini de unutamıyorum.