Aktif siyasete girenlerin ana amacı tabii ki "İktidar olmak"tır. Ne var ki özgürlükçü ve çoğulcu demokrasilerde "Siyasi partiler" ve bunların kadroları iktidar olur. Köşe yazarları, liberal veya sosyalist aydın düşünce odakları, medya patronları, sendikalar, cemaatler, sivil toplum örgütleri falan iktidara ne adaydır, ne de iktidar alternatifidir.
Bu mesleklere ve kesimlere mensup bireyler, dilerlerse bir siyasi partiye veya bağımsız konumda aktif siyasete girebilirler ve iktidara aday da olabilirler.
Bugünkü Türk siyasetinin en fazla konuşulan ve endişe konusu olan gerçeği, AK Parti iktidarının alternatifi olacak güçte bir muhalefet partisinin bulunmaması değil midir?
Demokrasi değişimdir
Neticede çoğulcu ve özgürlükçü demokrasi topluma "Değişim"in yolunu açar.
Bu değişimin kapsamında iktidarların da değişmesi vardır.
Bir ülkede kalıcı demokrasinin varlığının kanıtı, o ülkede iktidarın en az üç kez serbest seçimlerle el değiştirmiş olmasıdır.
Bir siyasi parti iktidarda ne kadar başarılı olsa ve o partinin lideri ne kadar karizmatik kişiliğe sahip bulunsa da, sade o partiye muhalif olanlar değil, o partiye oy verenler de değişim ister.
Daha ötesi var mı?
Ülkesini 2'nci Dünya Savaşı'ndan Hitler'e karşı zaferle çıkartan Churchill, savaşın bittiği yıl seçimde İşçi Partisi lideri Atlee karşısında yenilmiştir.
Pasif siyasetçiler
Bugün Türkiye'de iktidara alternatif olacak güçte bir muhalefet partisi olmadığı için, şimdi aktif siyasette olmayanlar da, AK Parti'yi devirecek arayışların aktif tarafları konumundalar.
Bunlardan bazılarının aktif siyaset dışı kalmaya özen gösteren Gülen Cemaati'ni bir nevi siyasi örgüt veya AK Parti tabanındaki bir kanat gibi sunma çabası içinde oldukları dikkati çekiyor.
Bunun gibi 28 Şubat ayıplısı pasif siyasetçilerden bazılarının şimdi de "Türkiye'nin Tahrir Meydanı"nı imam hatiplilerde aradıkları da gözlenmekte.
Gülen Cemaati'ni aktif siyasete çekmenin yanlışlığını, Said Nursi'nin 1944 tarihli "Emirdağ Lahikası"nı başta Fethullah Gülen olmak üzere özümsemiş olan cemaat mensupları, çok iyi bilirler.
Gülen Türkiye'ye dönmelidir
Dini inançlara dayalı bir cemaati günlük siyasete bir siyasi partiymiş gibi sürüklemek, nihai değerlendirmede sadece dine ve inanç özgürlüklerine zarar verir.
Keşke Sayın Gülen artık Türkiye'ye dönse ve cemaatini, mesaj taşıyıcılar yerine doğrudan diyaloglarla yönlendirebilse... Cemaatinin varlık sebebinin iktidara ortak olmak değil hizmet etmek olduğunu, doğrudan anlatabilse.
CHP'den ümidi kesip iktidar alternatifini imam hatiplilerin devşirilip AK Parti'ye karşı kalkışmasında aramaya başlayanlar ise, sadece alay konusu olabilirler.
Son söz olarak şunu söyleyebiliriz.
- Demokrasilerde sonsuza kadar kimse iktidarda kalamaz...