Üzerinde kitap yazılması gerekli konuları bir köşe yazısıyla anlatmaya çalışmak bizim mesleğin zor yanlarından birisidir.
2004'te kaybettiğimiz Semiha Berksoy hakkında köşe yazısı yazmak da bu duruma örnek verilebilir.
Semiha Berksoy'un ne çapta ve dünya çapında bir dramatik soprano olduğunu, onu Wagner'i, Humperdinck'i veya Verdi'yi yorumladığı kayıtlardan dinlediğinizde çok iyi anlarsınız.
Semiha Berksoy'un dünya kentlerinde sergilenen yapıtları hakkında yazan sanat eleştirmenleri, onun sıra dışılığını çok açık biçimde vurgulamışlardır.
Tepebaşı'ndaki Suna-İnan Kıraç Müzesi'nde sergilenen Meksikalı Frida Kahlo'nun resimleri karşısında geçirdiğim zaman sonrasında Semiha Berksoy'un resimlerine daldım.
Elimizde Yapı Kredi'nin yayınladığı "Ben Yaşardım Aşk ve Sanatla-Semiha Berksoy" kitabı var.
Semiha Berksoy'un 100'üncü doğrum yılı dolayısıyla düzenlenen sergideki tüm yapıtlar, onun hakkındaki yorumlarla birlikte bu kitapta...
Açık söyleyeyim...
Semiha Berksoy'un resimleri bana Kahlo'yu unutturdu.
Şimdi sıra Beyoğlu'nda bir "Semiha Berksoy Müzesi" açılmasına geldi.
Onun adına kızı değerli tiyatro sanatçısı Zeliha Berksoy'un öncülüğü ile kurulan "Semiha Berksoy Opera Vakfı" bu eşsiz sanatçının bütün yapıtlarını, yazışmalarını, opera giysilerini bu müzede sergileyecek.
Kültür Bakanı Ertuğrul Günay, Semiha Berksoy 100'üncü yıl etkinliklerine her aşamada büyük katkılar sağladı.
Şimdi müzenin kurulacağı binanın alımı ve tahsisi konusunda da Ertuğrul Günay'ın öncü rol oynadığını biliyorum.
Özetle kitap yazılacak bir konuyu daha bir köşe yazısında ele almış olmaktan ötürü hicap duyuyorum.
Bütün ümidim Müze'nin açılışını görüp, bu konuda bir yazı daha yazmaktır.