İngiliz futbol mili takımının teknik direktörü Fabio Capello "Oyuncularıma 100 kelimelik İngilizce ile yön veriyorum" diye açıklama yapmış medyaya...
Bu açıklama Shakespeare'in ülkesinde tabii ki tepkilere sebep olmuş.
Bir dil bilimci "100 kelime ile ancak turist İngilizcesi konuşulur" demiş.
Bu dil bilimciye (Peter Howarth) göre, orta düzeyde iletişim kurabilmek için asgari 1500 kelime bilmek gerekirmiş İngilizcede.
Bir başka dil bilimci de (Fiona Douglas), İngilizceye hâkim olmaya çalışan bir yabancı öğrencinin en fazla kullanılan 7500 kelimeyi bilmesi gerektiğini ileri sürmüş.
Sözlük uzmanı olan bir dil bilimci de İngilizcenin günlük kullanımında 20 bin aktif, 40 bin de pasif kelimenin bulunduğunu söylemiş. Dil bilgisi üzerindeki bu tür tartışmalar her ülke için ve bizim için de geçerlidir.
Kaç kelime yeterlidir?
İngilizce ise çağımızın evrensel dili olduğu için, dünyanın her köşesindeki Capellolar bu dili 100 kelime ile konuşabildiklerini sanırlar.
Yıllar önce Türkiye'de Güney Kore basın ataşesi olarak görev yapan ve arkadaş olduğum bir Mr. Song vardı.
Hayata bir Kore köyünün ortaokulunda İngilizce öğretmeni olarak başlamış.
Hikâyesini şöyle anlatmıştı:
- Kore Savaşı sırasında bir gün köye bir Amerikan birliği geldi. Başlarındaki subay bana yakındaki bir köye hangi yoldan gidebileceklerini sordu. Bütün uğraşmama rağmen ona bu yolu İngilizce tarif edemedim. O anda anladım ki ben İngilizce öğretmeni olmama rağmen İngilizceyi bilmiyormuşum. Hemen istifa edip yeniden dil öğrenmek için üniversiteye yazıldım.
Bizim müfredat programlarına göre de lise mezunlarının 14-15 bin kelime kullanarak Türkçe konuşmaları ve hiç olmazsa birkaç yüz şiiri de ezbere bilmeleri gerekmez mi?
Türkçe biliyormuş
Hep anlatılan anekdottur.
De Gaulle Fransa'nın Cumhurbaşkanıyken Ankara'yı ziyaret ettiğinde, kentin Belediye Başkanı ona Ankara belediyesi hakkında bilgiler vermiş:
- Elektrifikasyonu tamamladık, kanalizasyon sistemimiz mükemmel, Ankara Belediyesi'nde bir reklamasyon servisi kurduk...
Tercüman bu sözleri De Gaulle için çevirmeye teşebbüs edince Fransız devlet adamı onu susturmuş.
- Tercümeye gerek yok. Meğer ben Türkçe biliyormuşum, demiş.
Hiç düşündünüz mü?
Türkiye'de siyaset yapmak için kaç kelimeyi bilerek kullanmak gerekir.
Bir dönemde "Sayın", "Saygılar", "Kaygılar" gibi kelimeleri kullanmak yetiyordu siyasette. O dönem doğan çocuklara "Özgür" veya "Bülent" gibi isimler verildiğini de hatırlarız. Eğer Fransızca biliyorsanız "Yatırım" demek yerine "Envestisman", İngilizce biliyorsanız da "İnvestment" kelimelerini kullanarak rakiplerinize fark atardınız.
Zaten bu iktidar...
Siyasette değişmeyen bir dil kullanım biçimi ise bir parti iki dönem iktidarda kaldı ise muhalefet sözcülerinin her cümleye "Zaten bu iktidar" diyerek başlamalarıdır.
Eskiden bu tür cümleler "Biz iktidar olursak sizi Divan-ı Ali'ye göndereceğiz" diye devam ederdi. Şimdi Divan-ı Ali yerine "Yüce Divan" kullanılıyor.
Bu arada üçüncü şahıslardan konuşulurken "Onu şahsen tanımıyorum ama bizzat tanıyorum" diyenlere de rastlıyorsunuz.
Bir de siyasi toplantıda sunucu iseniz konuşacak lidere "Kürsüyü arz ediyorum" demeyi bilmeniz yeterli oluyor.
Ayrıca İngilizce bilmeseniz de hoşlandığınız Amerikalı veya İngiliz kadına "Me Tarzan, you Jane" dediğiniz zaman meramınızı ifade etmiş olursunuz.
Eğer bu yabancı erkek ise ve size "My name is Bond... James Bond" dediyse siz de ona "My name is Met... Ahmet" diye cevap verebilirsiniz.