Yaşadığımız dönemin eski dönemlerden çok farklı olduğu kesin. Bu farkı sadece Türkiye'nin siyasetinde aramaya kalkarsanız buna Mehmet Altan'ın deyişiyle yaklaşıp belki "2'nci Cumhuriyet" tanımlamasını yapabilirsiniz.
Ne var ki Türkiye'deki değişimin çapı dünyadaki değişime göre çok büyük değil.
Komünist Çin'in pazar ekonomisine geçtiğini düşününce, değişimin çapı çok iyi görülebilir.
Ya da yaşanan zamana "İletişim Çağı" olarak baktığınızda geçmişle bugün arasındaki inanılmaz farkları daha iyi görebilirsiniz.
Tabii ki her değişim ileri gitmek değildir.
İletişim Çağı hem düşüncenin ve sermayenin ışık hızıyla kıtaları aşmasını, hem de hemen herkesin "Büyük ağabey" tarafından dinlenip izlenmesini ifade edebilir.
"İletişim" özgürlüğü de sağlar, özel hayatın yok edilmesini de kolaylaştırabilir.
Bütün mesele değişimi ve gelişmeyi olumluya yönlendirebilmektir.
İran'da 1979'da Şah devrildiği zaman, yerine demokrasi gelmedi.
Baskıcı bir despotizmin yerine teokratik totalitarizm İran'a egemen oldu.
Türkiye'deki değişimin yorumlanması üzerindeki tartışmaların özünde de, işte bu tür yorum farkları var.
Yorum farkları
Bizdeki radikal değişim süreci Turgut Özal'ın "Transformasyon" dediği icraatla başladı.
Başbakan Erdoğan'ın liderliğindeki AK Parti iktidarı döneminde de, Özal'ın başlattığı süreç devam ediyor.
Bu kez değişim devletin ve siyasetin yapısını da kapsamına aldı.
"Bürokratik vesayet"in etki alanı giderek daralmakta.
Ancak bazılarının "Beyaz Türkler" bazılarının da "Statükonun kibirli mensupları" olarak nitelediği kesimler bu değişimin niteliği ve yönü konusunda kuşkulular.
Onlara göre basın baskı altında, yargı siyasi iktidarın eline geçti ve laiklik de tehdit altında. Türkiye'deki değişimi dışarıdan gözlemleyen kuşkulular da, Türkiye'nin dış siyasetinde eksen değişikliği olduğunu ileri sürmekteler.
Tabii ki çok partili çoğulcu demokrasilerde, toplumun belirli kesimlerindeki siyasetin yönüne ilişkin kuşkuları gidermek, öncelikle siyasi iktidara düşer.
Ancak unutmayalım ki, çok partililik "Siyasi rekabet" anlamına da gelir.
Herkes değişimden yana
Yani iktidarın yapamadıklarını yapacak ve yapılan yanlışları da düzeltecek, iktidar adayı muhalefet partileri vardır çok partili demokrasilerde.
Kendilerini "Beyaz Türkler" olarak gören ve AK Parti iktidarına kuşku ile bakan kesimlerin, şu anda dertlerine ilaç olabilecek bir muhalefet partisi bulabildiklerini söylemek pek mümkün değil.
Çünkü "Statükonun kibirli mensupları" bile değişime genel anlamı ile karşı değiller.
Onlar sadece statülerinin sarsılmasından endişe duyuyorlar.
"Beyaz Türkler" ise zaten değişimden en fazla yararlanan kesimler.
Dış ticaretteki, turizmdeki, teknolojideki açılımları en fazla onlar değerlendiriyor.
Kıbrıs sorunu çözüme kavuşur ve Avrupa Birliği'nin yolu açılırsa, Kürt sorunu kalıcı bir siyasi çözüme bağlanıp bölücü terör sona ererse, Beyaz Türkler'in de yaşamları daha kolaylaşacak.
Muhalefet eleştirisi
Bu bakımdan, AK Parti'nin değişim programına kuşkulu yaklaşan mutsuz kesimlerin, iktidar eleştirisi kadar muhalefet eleştirisi yapmaları da gerekiyor.
Örneğin CHP'nin bir "Değişim projesi" yok.
Sadece "Türban"a kilitlenmiş bir retorik ötesinde, yeni Türkiye'ye ve dünyadaki değişime nasıl yaklaştıklarını kimse bilmiyor.
Kuşkulu ve mutsuz kesimler liberallerin nasıl davrandıklarını gözlemek yerine, muhalefet partilerinin neleri yapmadığına takıldıkları takdirde, Türkiye'de siyaset daha sağlıklı gelişecektir.