Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BAŞYAZI MEHMET BARLAS

Bürokratik oligarşinin içinde de bir oligarşi varmış

Yıllar önceki bir Davos toplantısında, bir yüksek bürokrat, Türkiye'nin düzenini şu fıkrayla anlatmıştı dünyanın her ülkesinden gelen girişimcilere.
Bir Cumhuriyet Bayramı geçit töreninde şeref tribünündeki devlet büyükleri ve yabancı ülkelerin büyükelçileri, askeri birliklerin geçişini izlemektedirler.
Bir ara en ağır silahlar ve savaş araçları geçmeye başlar.
Tanklar, zırhlılar, füzeleri taşıyan araçlar, zırhlılar...
Derken bunların arasında birkaç yüz sivil yürüyerek geçer.
Siyah elbiseli, koyu renk kravatlı 2-3 yüz sivil uygun adımla geçerler...
Bir büyükelçi yanında oturan dışişleri bakanına "Bu siviller kimdir, askeri geçit töreninde bunların işi ne" diye sorar.
Dışişleri bakanı acı acı gülümser, cevap verir:
- Bunlar en yüksek tahrip gücüne sahip silahlarımız... Bunlar yüksek bürokratlarımız...
Cumhuriyetimiz kendini "Sınıfsız, kaynaşmış bir kitleden oluşan halkın devleti" olarak niteleyerek yola çıktı.
Osmanlı aristokrasisini buharlaştırdık.

Devletin sahipleri

Azınlıkların oluşturduğu eski sermaye sınıfını da çeşitli dönemlerde temizledik.
Bunların yerine asker ve sivil "Bürokratik oligarşi"yi ikame ettik. "Yoktan var edilmiş ilk şehir"
Ankara'nın mülkiyeti de, intifa hakkı da bu kendine özgü aristokrasiye devredildi.
Sosyal Güvenlik'te bile "Emekli Sandığı" ile emeklilik oligarşisi yaratıldı.
Toplum sadece "Kentliler" ve "Köylüler" biçiminde sınıflandırıldı.
Demokrasiye geçildikten sonra da fazla bir şey değişmedi bu yapıda.
Dış politikanın ana çizgilerini onlar belirledi.
Eğitimin içeriğine seçilenler değil Talim Terbiye Kurulları karar verdi.
Siyasi partileri siviller kurdu ve bunları ya askerler ya da yargı kapattı.
Bu oligarşinin üyeleri "Devletin rutin dışı işleri"ni ya kendileri icra ettiler ya da taşeronlarla gerçekleştirdiler.
Cumhurbaşkanlarını korumakla görevli Muhafız Alayı'nın Cumhurbaşkanlarını derdest ettiklerini bile gördük.
Ankara'nın resmi ideolojisinin özü "Batılı olmak"tı.

Totaliter ideoloji

Ancak Ortadoğu'nun Baas rejimlerinde görülen bir totaliter ideoloji empoze edildi topluma.
"Kürt Realitesi" görmezden gelindi.
"Milli Dava" ilan edilen Kıbrıs kuşaklar boyu sürecek bir çözümsüzlüğe mahkûm edildi.
Laiklik inanç özgürlüğünün güvencesi olacakken, Devlet'in dini inançlara müdahale aracı olarak uygulandı.
Ankara'nın "Halk"a verdiği görüntünün ana öğeleri bunlardı.
Şimdi başka görüntüler de çıkıyor ortaya.
Meğer "Bürokratik oligarşi" de tek vücut değilmiş.
Meğer Emniyet MİT'i dinlermiş.
Meğer yargı bürokrasisi de parça parçaymış.
Meğer yargı bürokrasisinin de kendi içinde oligarşisi varmış.
Meğer yargının da tabanı ve tavanı varmış.
Bütün bunlar herhalde değişecek.
Türban konulu tartışmalarla iş uzatmalara aktarılsa bile sonunda mutlaka değişecek bu yapı.
12 Eylül Anayasa referandumunda işaret fişeği atıldı neticede...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA