Ahmet Hakan sonunda teşhisini koymuş.
Şöyle yazmış dün Hürriyet'te:
"Mehmet Barlas gibi her daim değişimi fark etmekle övünmüş bir köşe yazarının dramı şudur: Bu yeni tip köşe yazarlarını fark edememek ve bu alandaki değişimi ıskalamak!"
"Amigoluğa prim vermeyen... Geçmişiyle hesaplaşan yeni tip köşe yazarları" nın prototipi kendisi ise, onu izlerken asla değişimi ıskalamıyorum.
Nişantaşı kafelerinin kapılarında "Alis Harikalar Diyarı"ndaki Alis gibi dolaşanları nasıl ıskalarım ki.
Ama mesela Hürriyet'in bir başka yazarı olan Cengiz Semercioğlu popüler kültür üzerinde yazdığı zaman, bunu merakla okuyorum. Benden sonraki kuşağın bakış açılarını öğreniyorum.
Çünkü Semercioğlu çakma değil orijinal.
Edebiyatı ve kültürü özümsemiş, günceli komplekssiz biçimde yorumlayan, kökenlerini inkar etmek yerine bunu zenginlik olarak gören, birilerine yaranmaya çalışmayan yeni kuşak yazarlar denilince aklıma, Sabah dışında yazan meslektaşlarımdan mesela Ahmet Kekeç, Bejan Matur, Salih Tuna, Şamil Tayyar, Nagehan Alçı, Rasim Ozan Kütahyalı, Atılgan Bayar, Elif Çakır gibi isimler geliyor.
Kendini bulamamış kişilere hep aynı örneği veririm.
Yer altına inen Alis'in önünde iki yol vardır.
Masal kedisine "Hangi yolu seçeyim" diye sorar Alis.
Kedi ona "Nereye gitmek istiyorsun" diye bir soruyla cevap verir.
Alice "Bilmiyorum" deyince kedi gülümser, "Nereye gitmek istediğini bilmiyorsan, hangi yola girdiğin önemli değildir ki" der.
Alis kediye "Sadece Nişantaşı'na gitmek istiyorum" deseydi masal daha mı ilgi çekici olurdu?