İktidarların eleştirilmesi ve muhalefet etmek, çoğulcu ve özgürlükçü demokrasinin vazgeçilmez öğeleri.
Ancak bunun da kalitelisi var kalitesizi var.
Örneğin CHP'nin yeni Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'nun Antalya seferinde seslendirdiği "Siperde çömelen Başbakan istemiyoruz" ya da "Kalpazan Başbakan istemiyoruz" benzeri cümleler, bu taze liderin sergilediği üslubun kalite çıtası hakkında hayal kırıcı olabilir nitelikteler.
Tabii ki herkesin kendine özgü bir üslubu vardır.
Kılıçdaroğlu da "Ben böyle cümleler kurarak CHP'nin Genel Başkanı oldum, kimse bana nasıl konuşacağımı öğretemez" demek hakkına sahiptir.
Ama mesela böyle derse ona "Siz böyle konuşarak değil, Baykal'ın ayıplı kaseti yüzünden CHP'nin Genel Başkanı oldunuz. Sizden beklenen siyasete farklı bir üslup getirmenizdir" diye cevap verenler de çıkabilir.
Örneğin Başbakan'dan "Recep Bey" diye söz etmenin Tayyip Erdoğan'ı iğnelemek konusunda yerinde bir ifade oluşturduğunu kabul ettiğiniz zaman, bunun sonunda siyaset jargonumuza "Gandi Efendi" veya "Retro Kemal" gibi ifadeler de girmez mi?
Hangi Recep Bey?
Aslında iki dönemdir iktidarda bulunan bir lideri ve siyasi partiyi eleştirmek için, bu tür zarif ve zekice olmayan ifadeler kullanmaya gerek yok ki. Erdoğan ve AK Parti ne kadar başarılı icraat yapmış olsalar da, çözüm üretemedikleri o kadar çok sorun var ki.
Neticede yorganı daima ayağından daha kısa olmak durumundaki gelişen bir ülkede, her dönemde yapılanlar yapılamayanlardan daha çoktur ve her iktidar sonunda yıpranır.
Sanki Atatürk'ün ve tek parti CHP'nin iktidar döneminde yapılacak her şey yapıldı ve Türkiye bütün sorunlarını çözmüş olarak mı 1940'lı yıllara girdi?
Veya 1940'lı yılların "Recep Bey"i olan Recep Peker CHP'nin Başbakanıyken, geride kalan yapılmamış işleri mi tamamlayabildi?
Mizah da işe yarar
Yani muhalefet etmek ve eleştirmek için, rakibini aşağılamak pek ilkel bir yoldur.
Eğer bir iktidar projeniz ve bir icraat programınız varsa onları açıklar ve onların yapamadıkları işleri kendinizin nasıl yapacağınızı anlatırsınız.
İlgi çekmek için de konuşma yazarlarınıza mizah ağırlıklı vurgulamalar hazırlamalarını söylersiniz.
Ama CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'nun üslubunu eleştirirken Başbakan Erdoğan'ın da her konuda sergilediği sert polemikçi üslubu beğendiğimi tabii ki söyleyemiyorum.
Keşke Başbakan veya Ana Muhalefet lideri tiyatrodan ve mesela Edmond Rostand'ın "Cyrano de Bergerac"ından etkilenmiş olsalar. Ortak aşkları Roxane'a gösteriş yapmak için büyük burnu ile alay etmek isteyen Christian'a "Bu kadarı az delikanlı, halbuki neler neler var söylenecek" diyen ve sonra kendi burnu ile alay eden Cyrano gibi davranıp rakiplerine eleştiri yollarını gösterirken, bu arada özeleştiri de yapabilseler.
Burun üzerine
Siyavuşgil çevirisinden okuyup, sahnede de izleyenler Cyrano'nun kendi burnunu nasıl insafsızca alaya aldığını hatırlarlar:
"Hoyratça- Burnum böyle olsaydı mösyö mutlak dibinden kestirirdim!
Dostça- Yana yatmaz mı? Senden evvel davranıp kadehine batmaz mı?
Mütecessis- Acaba ne işe yarar bu alet? Makas kutusu mudur, divit midir, izah et?
Zarifane- Kuşları sevdiğiniz besbelli! Yorulmasın diye yavrucaklar, temelli tünek kurmuşsunuz!
Pürneşe- Birader şu koskocaman burunla tütün içince, komşu yangın var demiyor mu?
Müdebbir- Aman yavrum! Bu ağırlıkla yere düşmenden korkuyorum!
Müşfik- Yaptırın ona küçük bir şemsiye, yazın fazla güneşten rengi solmasın diye"...
Gerçi sonunda Cyrano burun tiradını "Ben bunları söylerim oldukça belagatla / Başkasından dinlemem fakat tekini bile" diye bitirir ama böyle şeyler bizim siyaset hayatımızda da yer alsa, hoş olmaz mıydı yani?