Anavatan Partisi'nin (ANAP) Demokrat Parti'ye (DP) katılmasını değerlendiren Vehbi Dinçerler "ANAP, Mesut Yılmaz döneminde zaten ölmüştü" diye düşüncesini ifade etmiş...
ANAP'ın kurucularından ve Özal Hükümeti'nde Milli Eğitim Bakanı olan Dinçerler, Zaman muhabiri Zekai Özçınar'ın bu konudaki sorusuna şu cevabı vermiş:
- Mesut Yılmaz genel başkan olduğunda "Evli evine, köylü köyüne" dedi. ANAP'ı ANAP yapan, farklı eğilimleri birleştirmesi ve projeleriydi. Böylece bu özelliğini kaybetti. ANAP o gün öldü. MKYK odasını rahmetli Özal'ın "Size vasiyet olarak bırakıyorum" dediği üç temel prensip süslüyordu. "Düşünce, teşebbüs ve vicdan hürriyeti" fon olarak yazılmıştı. Buradan önce vicdan hürriyeti çıkartıldı.
Sonra yazı salon dışına alındı. "Vicdan hürriyetini" tekrar koydurmak istedik ama olmadı.
Dinçer'in söylediklerini okurken düşündüm.
Eğer Turgut Özal "Gemiler geçmeyen umman"daki "Sessiz gemi"nin güvertesinden bugünkü Türkiye siyasetini izliyorsa, herhalde Nasrettin Hoca'nın kargalı ve ciğerli fıkrasını hatırlayarak ANAP'ın DP'ye kaçırılmasına bakmıştır.
O fıkrayı mutlaka sizler de biliyorsunuzdur...
Nasrettin Hoca pazardan ciğer alır... Bir komşusu da bu ciğeri nasıl pişirirse lezzetli bir yemek yapabileceğini anlatan bir tarif yazıp Hoca'ya verir. Ciğer yemeği tarifi cebinde, ciğer elinde evine doğru yürürken, pike yapan bir karga ciğeri kapıp kaçar.
Hoca şöyle bir bakar semalarda uzaklaşan kargaya.
Sonra kargaya bağırır:
- Ciğeri kaptın ama ciğer yemeğinin tarifi bende!
Benzemez kimse sana
Anılar'ını yazarken ANAP'ın geleceği hakkında şunları söylemişti o dönemde Cumhurbaşkanı olan Özal:
- ANAP diğer partilere benzerse yok olur!
Şimdi ANAP diğer partilere benzemek bir yana "Diğer Parti"nin bir parçası oldu.
"Diğer partiler" tanımına giren siyasal oluşumların ne olduklarını yaşayarak öğrendik.
Duruma göre "Halkçı" ve "Demokratik" söylemleri sahiplenen ama aslında "Kökten devletçi" olan partilerdir bunlar.
Mesela Turan Güneş de kendi partisi olan CHP'yi Ahmet Rasim'in roman kahramanı "Hamamcı Ülfet"e benzetmez miydi?
Hamam bağımlısı olduğu için zifaf gecesi damadı bırakıp kadınlar hamamına kaçan Ülfet gibi, CHP'nin de son noktada demokrasiyi ve halkçılığı bırakıp Devlet'e kaçacağını söylerdi rahmetli Güneş.
Seçim kazanmak meselesi
Ancak bütün bu söylediklerimiz siyasetin teorisi üzerindeki düşüncelerdir.
Siyasetin pratiğinde amaç "Seçimi kazanmak"tır, "İktidar olmak"tır.
Cindoruk başkanlığındaki Demokrat Parti artık seçim kazanıp iktidar olmak için geçerli siyaseti oluşturmak durumunda.
"Cuntacılık" yerine "Particilik"i seçen bu kadrolara bizler de vatandaş olarak başarı dilemek durumundayız.
Ne var ki Türk siyasetçilerinin kafaları bu günlerde biraz karışık.
Seçmen desteğini kazanıp iktidar olmak için vizyonlarını, projelerini ve neler yapmak istediklerini anlatmak yerine, AK Parti iktidarı ve Başbakan Erdoğan ne yapar ve ne söylerlerse ona karşı "İstemezük" diye bağırmayı siyaset etmek zannediyorlar.
ANAP'ı yutan Demokrat Parti yöneticilerine bu kısır döngüyü aşmaları için, Turgut Özal'ın hâlâ çoğu maddeleri gerçekleştirilmeyi bekleyen "Değişim Programı"ndan yararlanmalarını önerebilirim.
Hem siyasette hem ekonomide özgürlüğü ve serbest rekabeti esas kılmayı öngören bu "Değişim Modeli" Türk siyasetine muhalefet kanadından da bir soluk katabilir.
Peki ama ciğer nerede?
Aksi halde ileride "ANAP'ın katılımı ile DP ne kadar ağırlık kazandı" diye soracak olanlara bu defa kedili ciğerli Nasrettin Hoca fıkrası anlatmak durumunda kalabiliriz.
Onu da hatırlatayım.
Nasrettin Hoca'nın eve getirdiği ve karısına "Akşama pişirirsin, yeriz" diyerek teslim ettiği ciğeri, karısı pişirip komşularıyla yer. Akşam Hoca eve geldiğinde sofrayı boş görünce karısına "Ciğer nerede" diye sorar.
Kadın ne yapsın, yalan söyler, "Ciğeri kedi yedi" der.
Bu cevap üzerine Hoca kediyi alıp kantara koyar ve tartar.
Kedinin ağırlığı ciğerin ağırlığı ile aynı çıkınca da, karısına dönüp hesap sorar:
- Hanım... Bu ciğerse kedi nerede, yok kediyse ciğer nerede?