Bazen kime kızacağımızı bilemez hale düşmez miyiz?
Mesela hava çok soğuk veya çok sıcak olduğunda, "Meteorolojiden sorumlu Devlet Bakanı" her kimse ona kızdığımız olmadı mı?
Diyelim ki bir darbe yapmak için cunta kurmuşuz.
"Bu memleketi sokakta bulmadık" diyen askerleri ve sivilleri örgütlemeye çalışıyoruz.
Bir sabah uyandığımızda, cuntamıza ait bütün bilgilerin gazetelerde yer aldığını görüyoruz.
Aynı anda kapımızı polis çalıyor.
Bu gibi durumlarda herhalde önce Fethullah Gülen cemaatine kızarız.
Darbe gününe kadar gizli kalması gereken cuntamızı açığa çıkartıp polise ve adliyeye gönderen görevlilerin, cemaatten olmasalar böyle davranışlarda bulunmayacaklarını düşünerek Gülen cemaatine kızarız.
Bir önceki iktidarla inanılmaz derecede yüzgöz olmamızı ve kamu pastasından pay almamızı eleştirenleri "Bunlar şeriatçı" diye damgaladığımız unutup, şimdiki iktidar bize mesafeli davranıyorsa kendi dışımızdakilere "Bunlar yalaka" diyerek kızarız.
Bir de durum ne olursa olsun kızmamız gereken meseleler vardır.
Örneğin iktidardaki partinin hükümeti kronikleşmiş bir kriz konusunu çözümlemek için "Açılım" yapmaya karar vermiştir.
Olsa da olmasa da
Bu gibi durumlarda açılım başarıya ulaşsa da ulaşmasa da kızarız.
"Şimdiye kadar bunca siyasetçinin çözüm üretmek yerine sadece izleyip yarına ertelediği bir sorunu çözmek size mi kalmış" diyerek mevcut iktidara kızarız.
Eğer bu açılım çeşitli nedenlerle başarıya ulaşamadan buharlaşmışsa, bu defa "Madem bu sorunu çözüme kavuşturacak bir planınız yoktu, o zaman neden burnunuzu soktunuz buna" diyerek kızarız mevcut iktidara.
Avrupa Birliği ile uyum çabalarına "Sevr canlandırılıyor", Amerika ile ittifaka "Uydu olduk", Doğulu komşularımızla yakınlaşmaya "Batı'dan kopuyoruz" tepkilerini seslendirerek kızarız.
Amerikan seçmeni Bush'u seçse de Obama'yı seçse de kızarız.
"Neden Bush gibi bir savaş tüccarını seçtiler" diye kızarız.
Veya "Sanki dünyada değişimi gerçekleştirecek onlardan başka toplum yok muydu" diyerek Obama'nın başkan seçilmesine kızarız.
Bizim dışımızdaki figürleri gazetelere haber yaptıkları zaman "Bu magazinciler zaten böyledir" diyerek kızarız... Aynı basın bizim uygunsuz durumlarımızı yakalayıp bizi de haber yaparsa, bu defa daha çok kızarız magazincilere.
Biz bize benzeriz
Sabahtan akşama kadar falcılara fal baktırırız.
Burcumuza göre hayatımızı düzenlemeye çalışırız.
Her türlü batıl inanç ritüelleri yaşamımıza yön verir.
Sonra da inancı gereği ibadet edenlere kızar ve "Laiklik elden gidiyor" diye söyleniriz.
Askerlik görevine başladığımız gün "Gel tezkere gel" türküleri söylerken kısa dönem askerlik veya paralı askerlik isteyenlere "Biz asker milletiz" sloganları atarak kızarız.
Kızgınlığımızın gerekçeleri ihracat artarsa "İç piyasaya mal kalmadı", ithalat artarsa "Dövizimiz çarçur ediliyor" çeşitlemeleri içinde oluşur.
"Deli dana"da da, "Kuş gribi"nde de, "Domuz gribi"nde de ne bu hayvanlara ne de virüslere kızarız.
Sağlık Bakanı kim ise ona kızarız.
Arada bir Orhan Veli'nin "Rahat"ını hatırlar ve o şiiri mırıldanırız...
"Şu kavga bir bitse dersin
Acıkmasam dersin
Yorulmasam dersin
Çişim gelmese dersin,
Uykum gelmese dersin
Ölsem desene"