Yaşamın belirli dönemlerinde ve özellikle çocuklukta bir masal dünyasındaymış gibi yaşamak mümkündür.
Böyle anlarda bütün sorunların çözümünü tek nedene bağlarsınız.
Bir doğum gününde hayal ettiğiniz bir oyuncağın size hediye edilmesi, bir sınavı geçip diploma almanız, erkekseniz askerlik görevini tamamlayıp hayata atılmaya hazır hale gelmeniz, bir yuva kurup çocuk sahibi olmak... Bunlardan biri gerçekleşince hayatınız değişecek ve önünüzdeki bütün engeller buharlaşmış olacak zannedersiniz.
Oysa her doğan gün yeni sorunlarla yaşamınıza yansır.
Bu tür bir masal dünyasını sosyo-politik yaşama aktarmak hiç mümkün değildir. Ama bizler toplum olarak "Kızıl Elma" ların var olduğuna, "Kaf Dağı'nın arkasında" her şeyin eskisinden farklı olacağına inanmışızdır.
Bugün "Kürt Sorunu" kalıcı bir çözüme bağlansa, bölücü terör sona erse, demokratikleşme ve sivilleşme gerçekleşse, Avrupa Birliği'ne tam üye olsak, Türkiye'nin bütün sorunları çözüme mi kavuşmuş olacak sanki?
Devlet ve toplum hayatında sorunlardan bir tanesi çözümlendiğinde en az yeni iki tanesi üremez mi?
En özgürlükçü ve en gelişmiş ABD'nin önünde hiç mi sorun yok?
Ömür biter yol bitmez
En demokratik siyasal ortamların coğrafyası olan Batı Avrupa'nın toplumları, sanki "Yeryüzü cenneti"nde mi yaşamaktalar?
Bugün ülkenin ve toplumun kronikleşmiş sorunlarına barışçı, demokratik ve kalıcı çözümler üretilmeye çalışılırken "İstemezük" diye feryat eden siyasi kesimleri görüp de şaşmamak mümkün değil.
Diyelim ki Başbakan Erdoğan'ın "Açılımlar" ı hedeflerine ulaştı.
Bunlar mesela "İşsizlik sorunu"nu çözebilecek midir?
Yeni Şafak'ta Mustafa Kutlu Türkiye dahil otuz bir Avrupa ülkesinin eğitim sistemlerini değerlendiren "Eğitim, Görsel-İşitsel ve Kültür İcra Ajansı"nın (EACEA) raporundan şu alıntıları aktarmıştı dün:
- AB ülkelerinde 3-19 yaş grubunun %92'si okula gidiyor. Türkiye'de bu oran %63.4... Türkiye'de 15-24 yaş erkeklerin %34.8'i kızların ise yalnızca %27.2'si okula gidiyor. AB ülkelerinde eğitim 4 yaşında başlıyor. Bu yaştaki çocukların %86.8'i okula (anaokulu veya ilkokul) gidiyor. Türkiye'de ise dört yaşındaki çocukların sadece %7'si okula gidiyor.
Öğrenci başına yapılan yıllık kamu harcamalarına bakıldığında Türkiye liste sonunda.
Siyaseti meslek olarak seçenlerin, şu anda gündemde olan açılımları engellemeye çalışmak yerine, çözüm bekleyen "İşsizlik", "Eğitim" gibi alanlardaki sorunlara çözümler üretmeleri gerekmez mi?
"Kürt Açılımı" nihai hedefe ulaşsa, Tayyip Erdoğan bundan sonra sorunsuz bir ülkenin başbakanı olarak tatil mi yapacaktır?
Masal dünyası
Sanki Anayasa değişse ve AB'ye uyum için gerekli tüm yasalar TBMM'den geçse, Türkiye'de her şey değişecek midir?
Bakın ne diyor Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek
: - Kanunu çıkarırken Kopenhag Kriterleri'ni göz önüne alıyoruz. Ancak Anayasa Mahkemesi'nden dönüyor. Bu defa Anayasa Mahkemesi'nin ölçülerini dikkate alıp yeniden sunuyoruz, o zaman da AB 'Bu kanun ile olmaz' diyor. Anayasa'yı değiştirelim diyoruz, muhalefet yanaşmıyor. Yeni bir Anayasa yapalım diye bir taslak hazırlıyoruz, kıyamet kopuyor. Şimdi biz AB sürecinde nasıl yol alacağız?
Özetle Orhan Veli'nin şiiri, gerçek hayatı yaşayanlar için sadece bir "Masal"dır.
Çocuk gönlüm kaygılardan azade
Yüzlerde nur, ekinlerde bereket;
At üstünde mor kâküllü şehzade;
Unutmaya başladığım memleket,
.................
Şakağımda annemin sıcak dizi,
Kulağımda falcı kadının sözü,
Göl başında padişahın üç kızı,
Alaylarla Kafdağına hareket.