Ekonominin yönünün "Beklentiler"e bağlı olduğunu artık öğrendik.
Ama siyasetin yönünü belirleyen etkenin de "Beklentiler" olduğunu galiba tam kabullenmiş değiliz.
İçinde bulunduğumuz çağ "Değişim beklentisi"nin, iletişim ve teknoloji ile hız kazandığı bir zaman sürecidir.
Bir örneği artık hepimizin yaşamımızın ayrılmaz parçası olan GSM cep telefonlarından verebiliriz.
Bu "telefon" denilen aygıt, Graham Bell'in onu icat ettiği günden beri uzaktaki iki insanın birbiriyle konuşabilmesine yaramaktadır.
Ama artık konuşturmaktan öteye işlevleri var telefonların.
İki gün önce Cengiz Semercioğlu Hürriyet'in Kelebek'inde "N97, iPhone'a Karşı" başlığı altında özetle şunları yazmıştı:
- iPhone ve Blackberry Bold'u bir kenara bıraktım, Nokia N97 modelini kullanıyorum bir süredir... Çok oyuncaklı ve gösterişli bir telefon olmuş N97. Kayarak açılan kapağı ve klavyesiyle küçük bir laptop gibi duruyor önünüzde. SMS yazarken, internette sörf yaparken klavyeyi kullanmak çok kolay.
Klavyeyi açmadan dokunmatik ekrandan her işi görebilmek de büyük avantaj. Ne var ki, dokunmatik ekranı iPhone kadar başarılı değil. iPhone'dan daha kalın ve hantal bir görünümü var.
Hangisi daha iyi?
Cengiz Semercioğlu telefon markaları arasındaki karşılaştırmasını şöyle noktalamıştı:
- Alışma süresini geçince, internette sörf yapmak kolay ama ne iPhone ne de N97'nin, mail konusunda Blackberry'nin başarısını yakalaması mümkün. iPhone'un en büyük kozu Apple Store'u tabii. Çeşit çeşit programa, oyuna kolayca ulaşabilmek mümkün ve her geçen gün kendini yeniliyor.
Nokia'nın Ovi Store'u ise daha çok yeni...
Cep telefonları hakkındaki benzer yazıları okuduğunuzda, hiçbirinde "Bu telefonla daha iyi konuşuluyor" denildiğini göremezsiniz.
Çünkü artık "Konuşmak" telefonun kimliğini belirleyen temel öğe değildir sanki.
SMS göndermek, fotoğraf çekmek, internete girmek, programlar indirip onlarla oynamak, müzik depolayıp dinlemek...
Telefon markaları bu gibi alanlardaki liderlikleri ile rekabette yerlerini koruyorlar.
"Otomobil"in serüveni de böyle gelişmedi mi?
Ford'un "T" modeli yıllarca aynı tip siyah aracın milyonlarca satılmasını simgeler. Çünkü otomobil dört tekerlekli, içten patlamalı motoru olan ve yağmura, kara karşı içindekileri koruyan bir taşıt aracıydı.
Tüketicinin başka beklentisi yoktu ki...
Sonra GM'i kuranlar farklı renklerde otomobil ürettiler. Derken bu araçlara cam sileceği ve sonra da radyo koyuldu.
Sınırsız tercihler var
Bugün ise tıpkı telefonlar gibi otomobiller de sade varlık sebeplerini oluşturan işlevleri simgelemiyorlar.
Bir çeşit "Statü sembolü" falan oldu otomobiller.
Markaların alt modelleri öylesine çeşitlilik içeriyor ki, tüketicinin önünde adeta sonsuz tercih var.
Artık tüketicinin beklentileri de aşıldı. Tüketicinin hayal bile etmediği yenilikler sunulamazsa, rekabette yer alınamıyor.
Mesela ben de iPhone'umu indirdiğim oyun programları ve yüklediğim müzik yüzünden bırakamıyorum. Ama iPhone'um her kilitlendiğinde de Nokia'nın teknik mükemmeliyetini özlüyorum.
Otomobil markaları da böyle.
Bütün bunlar böyle olurken siyasetten beklentiler eskisi gibi kalabilir mi yani?
Belediyeler sadece yol ve kanalizasyon mu yapacak?
Yolların kenarını çiçeklendirecekler de artık.
İktidarlar düzeni koruyup, sadece "idare" mi edecekler ülkeyi?
Artık "idare" değil "yönetim" ve "yönlendirmek" bekleniyor siyasetten... Statükocuların yerine değişim mühendisleri aranmakta.
Her çeşit "Açılım" artık siyasi rekabetin vazgeçilmezleridir.
Unutmayın... Kennedy "Aya gideceğiz" dediğinde bu bir siyasi palavra olarak yorumlanmıştı o zaman.