Rahmetli Orgeneral Fahrettin Altay'ın anılarının kaleme alındığı "Cephelerde 10 Yıl" kitabında, Ankara'nın Fresko barındaki ilk Cumhuriyet balosu da (1924) anlatılır.
İsmet Paşa (İnönü) "Rus sefirinin şişman madaması" ile dans etmektedir.
Fahrettin Altay oturduğu yerden İnönü'ye laf atar:
- Ne o paşa... Dans mı yapıyorsun?
İnönü "Hayır, siyaset ediyorum" diye cevap verir bu sataşmaya...
Dans dışı yöntemlerle de "Siyaset etmek" mümkündür bizim coğrafyamızda.
Geçenlerde anlattılar...
Güneydoğu'da iki aşiret kavgalıymış.
Aşiretlerden birinin ağası, yandaşları ile kendi köyünün kahvesinde oturuyormuş.
Karşı aşiretin ağasının adamları ile geldiklerini iletmişler ağaya.
Her şeyden haberi olan kâhyasına sormuş ağa:
- Bu adamlar niye bize geliyorlar ki... Biz onlarla kavgalı değil miyiz?
Kâhya anlatmış:
- Ağam... Bu gelenlerin ağası oğlunu evlendiriyor. Seni de düğüne davet etmek için geliyorlardır herhalde...
Ağa şaşkın, yine sormuş kâhyaya:
- Peki ne yapacağız bu durumda? Davetlerini kabul mü edeceğiz?
Kâhya şöyle bir düşünmüş, sonra yol göstermiş ağasına:
- Ağam... Eğer seni düğüne davet ederlerse gitmezsin, onlar da rezil olurlar... Eğer davet etmezlerse de küsersin, düğün burunlarından gelir.
Siyaset ekmek böyledir
Bu kâhyanın ağasına önerdiği yönteme "Türk usulü siyaset etmek" diyebiliriz herhalde.
Bu yöntemi Güneydoğulu toprak ağalarının coğrafyasından Ankara'ya taşırsanız, her gün karşılaştığımız siyasi ikilemler çıkar ortaya.
Son örneği biliyoruz.
Hatırlatalım:
İçişleri Bakanı Beşir Atalay, Kürt açılımıyla ilgili muhalefet ve sivil toplum kuruluşlarına randevu talebinde bulundu.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen de görüşme talebine NTV yayınında cevap verdi ve şunları söyledi:
- Hükümet bu konudaki politikasını, tavrını ortaya koymadıkça biz görüşmeye ihtiyaç duymuyoruz.
Ortalığı karıştıran yaklaşımlara, tutumlara katkıda bulunmak niyetimiz yoktur. Muhalefete soralım, bakalım nasıl çözelim bu meseleyi... Bunu mu diyeceksiniz?
İçişleri Bakanı Atalay'ın randevu talebiyle ilgili olarak MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural ise, ''MHP olarak bin yıllık kardeşliğimizi bozacak, PKK ile müzakere döneminin başlatıldığı ve onlarla el sıkışıldığı bir dönemde, böyle bir konuda kesinlikle bir görüşme yaklaşımı içinde olmayacağız'' dedi.
Eğer Hükümet muhalefeti Kürt Açılımı'nı görüşüp danışmak için diyaloga davet etmeseydi neler söylenirdi, tahmin etmek zor değildir.
- Bunlar tek partili demokrasiden yana... Muhalefeti yok sayıyorlar...
Ne dersiniz sayın okurlar?
Kâhyanın ağasına gösterdiği yoldan farklı bir siyaset etmek midir bu?
Davet ederlerse gitmez onları rezil edersin... Davet etmezlerse de küser ve onlara hayatı zehir edersin.
Ortada kemikleşmiş ve yıllardır kan döküle döküle iyice çözümsüz hale giren bir "Sorun" var mı, bu önemli değil.
Sorun var mı yok mu?
Bir Amerikan fıkrası vardır.
Yaşlı kadın doktora dert yanmış,
- Doktor midem kaynıyor, sürekli gaz çıkartıyorum... Ama bu gazı çıkartırken ne ses duyuluyor, ne de bir koku oluyor, demiş.
Doktor kadıncağızı muayene etmiş ve teşhisini söylemiş:
- Hanımefendi, hem nezlesiniz ve burnunuz koku almıyor, hem de orta kulak iltihabınız var, hiçbir sesi duymuyorsunuz.
Türkiye'de siyaset ederken de kulaklarınız ve burnunuz tıkalı, gözleriniz de kapalı mı olmalı yani?
Uçakta patlama sesi duyulduğunda feryat eden yolcuları "Ne oluyorsunuz yani, babanızın uçağı mı bu" diye azarlayan yolcunun yaptığına benzemiyor mu bunların yaptıkları.