Dün Doğan Haber Ajansı'na konuşan SHP'nin Hakkâri eski milletvekili Esat Canan, Ormancık'ta 1994'te 12 kişinin öldürülmesi olayını dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'e ilettiğini ve Demirel'den "Devlet vatandaşını öldürmez" cevabını aldığını anlatmış.
Bu iddianın tabii ki Sayın Demirel'e iletilmesi ve onun cevabının da alınması gerekir.
Ancak bu doğrulamayı beklemeden "İddia doğru olabilir" demek de mümkündür.
Çünkü Türkiye'de sadece Sayın Demirel değil iktidar sahibi olmuş tüm insanların "Devlet"e yöneltilen suçlamalarda bu tür savunma cümleleri kurdukları görülmüştür.
Mesela "Demirel'i iki kez devlet mi devirdi" sorusunun cevabı da henüz alınmış değildir.
Hukuk diye diye
Nedense pek az kimse "Devlet" ile "Devlet adına bir şeyler yapan insanlar"ı ayırmak gerektiğini hissetmişlerdir.
Batman'daki kayıp silahların sorgulandığı sırada da Cumhurbaşkanı olan Demirel "Devletin rutin dışı işleri olabilir" dememiş miydi?
Karşısındaki vatandaşa yasadışı uygulamalar yapan, işkence eden veya rüşvet isteyen kamu görevlisine uyarıda bulunduğunuz zaman "Vazife başındaki memura hakaret etmek" benzeri bir suçun faili olabileceğinizi hiç düşünmediniz mi?
Hele kurumların "manevi şahsiyet" leri söz konusuysa, bu kurumlar hukuku ne kadar ayakaltına almış olurlarsa olsunlar, sizi çağa ve akla ziyan gerekçelerle ve ayakaltına aldıkları hukuku kullanarak sürüm sürüm süründürürler. Anayasa hukuku uzmanı Prof. Mustafa Erdoğan hakkında "301 Zihniyeti" başlıklı yazısından ötürü bir yargıç tarafından suç duyurusunda bulunulduğunu ve aynı yargıcın başkanı olduğu mahkemede (Şişli 2'nci Asliye Ceza) yargılanmasına başlandığını herhalde izliyorsunuzdur.
İşin daha acıklı yanı şudur... Mustafa Erdoğan 2007'deki yazısında Dink ve Seropyan'ı mahkûm eden kararı eleştiriyordu.
Neyse... Devleti insanlardan soyutladığınız takdirde, bırakın cinayet işlemesini, hiç hata yapmadığını da söyleyebilirsiniz.