Erdal İnönü'nün kan kanseri teşhisiyle gittiği Amerika'da, bu alanda ün yapmış bir tıp merkezinde tedavi edildiği haberlerini basından izliyoruz. Dileğimiz, bu seçkin bilim ve siyaset adamının en kısa sürede yeniden sağlığına kavuşmasıdır.
Bazı toplumlarda insanların değeri, onlar ancak hayata gözlerini yumduktan sonra bilinir. Özellikle siyaset mesleğinde, insanlar yaşadıkları sürece diğer politikacılar için potansiyel rakiptirler. Belki bu nedenle "Politikacılar ölmeden devlet adamı olamazlar" gibi bir özdeyiş üretilmiştir.
Bu satırları yazarken, "Keşke Erdal İnönü'nün hastalık haberini duymadan önce onun hakkındaki düşüncelerimi yazmış olsaydım" diyorum. Her fırsatta kendi çevremde seslendirdiğim düşünceleri yazıya dökmekte geciktiğim için üzüntülüyüm. Oysa insanları yermek için harcadığımız enerjiyi, onların erdemlerini ve yeteneklerini vurgulamak için de gösterebildiğimiz oranda, toplumda başarıya yönelmiş diğer insanları da teşvik ederiz.
Erdal İnönü, siyasete girdikten ve iktidar sahibi olduktan sonra da değişmeyen, gereğinde kendisini de iğneleyebilen bakış açısından vazgeçmeyen, insanlara ve olaylara geniş açıdan bakmayı bilen gerçek bir seçkin ve ciddi bir aydındır.
Yakın bir geçmişte Erdal İnönü'yü, evimde İlhan Selçuk ve Emre Kongar'ın da aralarında bulunduğu bir aile yemeğinde ağırladığım için, onun o akşam hepimizi hem güldüren hem de düşündüren gözlemleri hala kulaklarımda.
Örneğin basında onun hakkında çıkan ve üzüntü veren haberleri gündeme getirdiğimizde şöyle demişti:
- Ben basında benim hakkımda çıkan haberler dışındaki bütün haberleri doğru olarak kabul ederim.
Önce SODEP sonra da SHP Genel Başkanı olarak 1983-93 arasındaki aktif siyaset yaşamında, özellikle taraftar topluluklarının onu omuzlarına almak için bacaklarının altına girmeye çalıştıkları sırada, bunu önlemek için ürettiği savunma mekanizmalarını bir fizikçinin soğukkanlılığı içinde anlatırken, dinleyen bizleri kahkahalara boğmuştu.
SODEP ile SHP'nin birleşmesi sürecinde otobüsle yapılan bir Trakya gezisinde, onun şimdi rahmetli olan Aydın Güven Gürkan'la birbirlerine zıt tabiatlarını, farklı üsluplarını ve uygar diyaloglarını, bir gazeteci olarak dikkatle izlemiştim.
O gezide otobüs insanların toplu bulundukları her mekanda duruyor ve hem İnönü, hem de Gürkan, topluluğa hitap ediyorlardı. Yol üzerinde onlar bir lokalde konuşmaktaydılar ve sesleri de hoparlörle dışarıya duyuruluyordu. Yoldan geçen iki Trakyalı köylüden biri diğerine
"Te be kim konuşur burda" diye sordu. Diğeri "İnönü" diye cevap verince, soran köylü şaşkın "Te be o ölmemiş miydi" şeklinde hayretini belirtmişti.
Erdal İnönü, İsmet İnönü'nün oğlu olmaktan öteye bir kişilik olduğunu tüm topluma kısa sürede kabul ettirdi.
Hasan Cemal'in dünkü Milliyet'te yayınlanan şu satırları benim de düşüncelerimle aynı:
- Erdal İnönü liderliğindeki SHP yönetiminin 1991 seçimlerindeki kararı doğru karardı. HEP'liler Güneydoğu'dan milletvekili olarak parlamentoya taşınarak siyasal sürece dahil edilmiş oldular. Önemli ve cesur bir adımdı bu. Ama kıymeti bilinmedi. Büyük bir fırsat tepildi. Kimi HEP'liler bunun böyle olduğunu geçen zaman içinde daha iyi anladılar. 1991'de bir yandan bu kararın, öte yandan (Demirel-İnönü ikilisinin) Kürt realitesi adımının arkası getirilebilseydi, Güneydoğu belki bugünkünden çok daha iyi bir noktada olabilirdi.
Erdal İnönü, günlük politikanın kavgalarına ve CHP'deki denizlerin dalgalanmasına da bütün yaşamını adamaya niyeti olmadığını, 1995 sonrasında politikaya veda ederek kanıtladı. Ona dünyaca bilinen bir fizikçi olmak yetiyordu.
Bu satırları yazdıktan sonra, Erdal İnönü'nün sağlık haberlerini beklemekten başka bir şey yapamayacağımın çaresizliğini hissettim. Seçkin bir aydının zorla itildiği siyaset içinde de kimliğini ve kişiliğini koruyabileceğini ve kendince gerekli gördüğü noktada siyaseti terk edebileceğini bize gösterdiği için, ona teşekkür ediyorum.
DÜZELTME : Dünkü yazıda herhalde dalgınlıktan olacak Jack Welch'in "General Motors" un yöneticisi olduğunu yazmışım. Doğrusu "General Electric" olacaktı. Beni uyaran sayın okurlarıma teşekkür eder ve düzeltirim.