Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BAŞYAZI MEHMET BARLAS

Kriz bağımlılığı kimseye bir şey getirmez ki

Nasıl olsa bir yerde bir şey olur ve Türkiye yine krize girer diye düşünüp, kötümser olmaya alışmışız. Veya "Yukarıdakiler" in uyum içinde iş yapmak yerine birbirleriyle tepişmeleri sonucu sürekli oluşan krizler, bizi böyle düşünmeye alıştırmış.

Uzay merkezinde 10'dan 1'e doğru geriye sayan ve sıfır demek yerine
"Yine çuvalladık" diye söylenen teknisyenlerin papağanı gibi olmak, bir kesim aydınlara da hoş geliyor. "Yine başardık" denilince sanki milli kimliğimiz zedelenecek zannediyor bu kesimin mensupları.
Bu kesimin beyinlerinde bir de "İktidar saplantısı" var ki, aynen Deli Dana gibi, bunun da tedavisi henüz bulunmadı. Bunlar dünyadaki ve yurttaki her gelişmeyi, her olguyu "Türkiye'deki iktidar" a bağlamaktalar. Örneğin kalkınma hızı veya ihracat rakamları yüksekse, bu muhtemelen iktidar yalakalarının rakamlarla oynaması sonucu olmuştur. Örneğin tekstil ve konfeksiyon sektörü, Çin rekabeti ile sarsılan tüm dünya ülkelerindeki gibi sarsılmışsa, bunun sebebi, YTL'yi değerli ve faizi yüksek tutan iktidardır.
İnşaatta, beyaz eşyada, mobilya endüstrisinde, otomotivde yükselen rakamlar ise, nasıl olsa bu iktidar tarafından düşürülecektir.
Diyarbakır'da başlayıp diğer bazı kentlere de sıçrayan olaylar konusunda da aynı tablonun sergilendiğine tanık olmuyor muyuz? Alışılmış düşünce tarzının ilk tepkisi "Avrupa Birliği bizi bölünme noktasına getirdi" biçiminde olmadı mı? Sanki "Güneydoğu Sorunu" diye bilinen, sosyo-ekonomik ve politik sayısız boyutu içeren olgu, Türkiye-AB ortaklığını başlatan Ankara Antlaşması'ndan (1963) önce yoktu ve Türkiye'nin üyelik müzakerelerinin başladığı 3 Ekim 2005'ten önce hiç yoktu.
Türkiye AB'ye uyumun gereğini yerine getirir, hukukun üstün ve insan haklarının tam olduğu, idarenin ve siyasetin şeffaflaştığı, piyasada serbest ve haklı rekabetin egemen kılındığı, eğitimin, sağlığın gelişmişlik ölçülerini yakaladığı noktaya varılırsa, sanki bu Türkiye'nin felaketi olacaktır. Bu hedefe ulaşıldığında sanki Diyarbakır'da yaşayan insanların mutsuzluğu daha da artacaktır.
"Derin Türkiye" bu anlayışın çizgisine girerse, bilelim ki geçmişte olduğu gibi yarınlarda da hayatımız kriz beklemekle geçecek.
Demokrasiyi içimize sindirebilirsek, bileceğiz ki, bu iktidar da geçmişteki diğer iktidarlar gibi geçicidir. Kalıcı olan güven duygusu, birlik, bütünlük ve karar verildiği zaman her işin başarılabileceğine inanmaktır.
Daha üç yıl önce Türk Lirası'nın tasarruf aracı olmaktan çıktığı bir ekonomik ortamda yaşıyorduk. Çocuklar bayram harçlıklarını bile dolara çevirmiyorlar mıydı?
Türkiye'deki her şeyin değerinin arttığını, en fazla TÜSİAD patronları yabancı ortaklarla satış pazarlığına oturduklarında görmüyorlar mı? Şimdiki ekonomik istikrar ve güven ortamının tadını çıkarmak yerine "Nasıl olsa yine kriz gelir" diyerek sado-mazoşist bir toplumsal ruh haletine girmenin ne anlamı olabilir? Tabii ki sorunlar fazla. Ama sanki Fransa sorunsuz mu? Dünyanın tek süper gücü ABD'nin Irak'taki durumu çok mu parlak ve bu durum o ülkenin iç kamuoyunu karıştırmıyor mu?
"Türkiye'nin Sorunları" nı sadece iktidar kavgasına endekslediğimiz takdirde, dünü yarına taşımaktan başka bir şey yapmış olmayız.
Bugünün Güneydoğusu'nu da dünün dünyasındaki koşullarla anlamaya çalıştığımız takdirde ise, az gitmiş, uz gitmiş ve dönüp bakınca bir arpa boyu bile gitmemiş olmak noktasına geri döneriz.
Ayrıca iktidara karşı olumsuz duygular her zaman var olacak. Mesela şu anda Irak fiyaskosu ile yolları Başkan Bush'dan ayrılan Amerikan Neo-Con'ları, bunun bütün so rumluluğu 1 Mart Tezkeresi'ni TBMM'den geçiremeyen AK Parti iktidarına yüklüyorlar.
"Washington Times" daki yazıları oku rsanız, ABD'deki AK Parti muhaliflerinin bizdekilerden daha fazla "Türkiye'de laiklik elden gidiyor" endişesi içinde olduklarını görürsünüz. Tezkere'ye CHP'nin de hayır demiş olması tabii ki bunlar için de önemli değil.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA