Çocukluk yıllarımda İsveçli mizah yazarı Hasse Zetterström'ün (1877-1946) bir hikayesini okumuştum. Bugün Türkiye'de gündemimizi oluşturan konular karşısındaki davranışlarımızı izlerken, bu hikayeyi hep hatırlıyorum.
En az 50 yıl önce okuduğum bu hikayeyi, belleğimde kaldığı kadarıyla tekrarlıyorum:
Bir baba ve oğlu, her pazar yiyeceklerini sırt çantalarına yükleyip, kent dışındaki kırlara uzanan uzun bir yürüyüşe çıkarlarmış. Yürüyüşün sonunda kırlarda oturur, yanlarında getirdiklerini yerlermiş. Akşamüstü de hava kararmadan yine yürümeye başlar ve evlerine dönerlermiş.
Bir pazar yine yürüyüş için hazırlanmışlar. Tam bu sırada sağanak şeklinde yağmur başlamış. Oğlan babasına "Baba bu yağmurda yürüyemeyiz. Bu pazar herhalde evde oturacağız" demiş. Baba bu sözlere sinirlenip, oğlunu terslemiş:
- Hiçbir yağmur yürüyüşümüze engel olamaz. Şimdi sırt çantalarımıza yemeklerimizi koyup, yemek masasının etrafında üç saat yürüyerek döneceğiz!
Babanın söylediğini yapıp, sırt çantaları sırtlarında, tam üç saat masanın etrafında dönmüşler. Sonra sandalyelere oturup, sırt çantalarını açmışlar, yemeklerini çıkartıp, yemeye başlamışlar. Bu sırada baba oğluna "Bana tuzu ver" demiş. Oğlan gidip mutfaktan tuzluğu getirmiş. Baba sinirlenmiş:
- Sırt çantasına tuz koymayı unutmuşsun. Eve dönüp tuzu al, bana buraya getir, diye bağırmış.
Oğlan üç saat masanın etrafında dönmüş. Mutfaktan tuzluğu aldıktan sonra, ters istikamette üç saat daha dönmüş masanın çevresinde.Sonra babasına uzatmış tuzluğu. Baba "Aferin, bir işe başlayınca yarım yapmak olmaz. Biz prensip sahibi insanlarız" demiş.
Bu sırada hava kararmaya başlamış. Baba ayağa kalkarken, oğlan yalvaran bir sesle, babasına, "Babacığım, ben burayı çok sevdim, hem de çok yoruldum. Bu akşam eve dönmeyip burada kalalım" demiş. Baba biraz düşünmüş ve oğluna şu cevabı vermiş:
- Tamam oğlum. Ben de burayı çok sevdim. Bu gece burada kalacağız.
Ve baba oğul o gece kalıp, orada uyumuşlar.
Zetterström'ün hikayesi, belleğimde kaldığı kadarıyla böyleydi.
Şimdi bir düşünün yıllardır içinde bulunduğumuz siyasi çekişmeler sarmalını.
Gündemimizi işgal eden "Önemli Konular" listelerini bir hatırlayın. Kimler neleri yapmak istedi, kimler nelere "Hayır" dedi ve sonra neler oldu?
- Boğaz'a köprü yapacağız.. Hayır yapamazsınız. Önce Zap köprüsünü yapın.
- Çok kanallı, özel televizyonculuğu getireceğiz.. Hayır yapamazsınız. Anayasayı çiğnersiniz.
- PTT'yi özelleştireceğiz.. Hayır yapamazsınız. Kurtuluş Savaşı'nı telgrafçılar başlatmıştı.
- Otoyollar yapacağız.. Hayır yapamazsınız. Önce demiryollarını yapın
- Ortak Pazar'a gireceğiz.. Hayır giremezsiniz.. Sonra onlar ortak biz pazar oluruz.
- İhracat hamlesi yapacağız.. Hayır yapamazsınız. Her şeyi ihraç edersek biz içeride aç kalırız.
- Otomotiv sanayisi kuracağız.. Hayır kuramazsınız. Siz sadece montaj sanayi kurabilirsiniz.
- Yabancı sermayeyi getireceğiz.. Hayır getiremezsiniz. Sonra kapitülasyonlar canlanır.
Bu hikâyede kim baba, kim oğul ve neresi ev neresi kır siz çıkartın.